İman ve İslam davetini kimler kabul etmiyor? Ortak bir noktaları var…

İman ve İslam davetini kimler kabul etmiyor? Ortak bir noktaları var…

İman ve İslam’a dair insanlara sunulan davet teklifini kabul etmeyip, reddeden insanların ortak bir noktaları var. En’am suresinde geçen bu ayet Kur’an-ı Kerim’in başka ayetleriyle de desteklenerek açıklanmış. Bu durumda insanın önünde iki seçenek var…

Abdullah Hakimoğlu - Muhabbet Medya

Samimiyetle dinleyenler ancak daveti kabul ederler. Ölülere gelince Allah onları diriltecek. Sonra yine O’na döndürüleceklerdir.

En’am, 6/36

Hz. Muhammed (s.a.v) Cenab-ı Hakkın resulü ve nebisidir. Getirdiği hakikatler, insanlığı vahşilikten çıkarıp insan haline getirecek gerçeklerdir. İnsanı insan yapacak hakikatlerin başında ise iman esasları geliyor. Sonra ibadet ve ahlak geliyor. Kulağında, gözünde ve kalbinde ağırlık, örtü ve mühür olmayan kimseler ancak onun davetini kabul edebilirler. Neml suresi, 80’ıncı ayette “inne latüsmiulmevta” buyruluyor. Yani “Sen, Ey Muhammed! (s.a.v), bu iman ve İslam hakikatlerini ölü insanlara duyuramazsın. Ne söylersen söyle onlar senin ne söylediklerini duymazlar ve anlamazlar. Sözlerin onların bir kulaklarından girip diğerinden çıkar.”

Gerçekten de ölmüş bir adama bir şey anlatmak mümkün değildir. Kalpleri ölmüş insanlara da bir şey dinletmek mümkün değildir. Kur’an bu ayetiyle onları “ölüler” olarak, “mevta” olarak isimlendirmekle, onların aslında “mezar-ı müteharrik” olduğunu bildiriyor. O halde inançsız insanların, inançsızlıklarından, şirklerinde inat eden insanların yürüyen mezarlardan, yürüyen ölülerden farkı yoktur.

Bakara suresindeki bir ayette “Gerçekten kafir olanları korkutsan da, korkutmasan da farketmez. Çünkü onlar iman etmezler” buyruluyor. (Bakara,2/6) Çünkü onlar ölü gibidirler. İman hakikatlerini kulağını, gözünü ve gönlünü kapatan insanın yürüyen bir cenazeden farkı yoktur. Burada inançsız, müşrik insanlarla Cenab-ı Hak adeta alay etmektedir. Onların ne kadar yanlış bir yolda olduklarını hatırlatmak, onları bu ölü durumdan kurtarmak için ikaz etmektedir.

İnsan öldükten sonra diriltilecek ve Allah’ın huzuruna getirilecektir. Eğer şimdi iradelerini kullanıp kalplerindeki pasları silmezler, kulaklarındaki ağırlıkları çıkarmazlarsa Allah’ın huzurunda çıktıklarında nasıl olsa bunları atmış olacaklar ve şimdi imana, İslam’a gönüllerini ve kulaklarını kapatanlar o gün gerçeği duyacaklar. Fakat onlar için bunun hiçbir anlamı olmayacaktır. Bir çok ayette söylendiği gibi orada pişmanlık fayda vermez. Önemli olan insanın bu dünyada cisim, beden olarak diri olduğu gibi kalp olarak da diri olmasıdır.

Hakikatlere karşı kulağını dört açmasıdır. Makam, şöhret, maddi menfaat gibi geçici hususlar kulakların hakikatlere tıkalı olmasına, kalplerin mühürlenmesine sebep olur. Bu yüzden dünyevi geçici şeyleri kırılmaya mahkum birer cam parçası olarak görmek, ahirete ait işleri, iman, ibadet ve ahlak prensiplerini birer elmas gibi görmek ve onun için çalışmak gerekir. Ölü kalpler, ancak O’na iman ve ibadetle dirilir. Böyle diri kalple Allah’ın huzurunda çıkıldığında da bir pişmanlık yaşanmaz...

Cenab-ı Hak bizim yaşayan ölüler haline getirmesin. İman ve islam hakikatlerini duyan, anlayan, iman eden, kabul eden insanlardan eylesin. Allah huzurunda ölü kalplerde değil, diri kalplerle çıkmayı hepimize nasip ve müyesser eylesin. Amin.

www.muhabbetmedya.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.