Akıl, göz ve kalbin asıl yaratılış maksatları nasıl anlaşılır?
Akıl, göz ve kalbin asıl yaratılış maksatları nasıl anlaşılır? En’am suresi 46. ayette akıl, göz ve kalbin yaratılış sırları açıklanıyor
Abdullah Hakimoğlu - Muhabbet Medya
De ki: Ne dersiniz? Eğer Allah kulaklarınızı sağır, gözlerinizi kör eder, kalplerinizin de üstüne mühür vurursa, Allah’tan başka bunları size verecek ilah kimdir? Bak, delilleri nasıl türlü türlü açıklıyoruz. Fakat onlar yine yüz çeviriyorlar.
(En’am, 6/ 46.)
Bu ayet Sani, Hakim ve Muhtar olan Cenab-ı Hakkın delillerindendir. İnsanın azalarının en şereflileri, kulak, göz ve kalptir. Bütün hayvanlarda kulak (ses algılama yeteneği) vardır. İnsan kulağı çok hassastır. 20 ile 20.bin herz arası sesleri işitebiliriz. Bir yaprak hışırtısının sesi 10 desibeldir. Bir jet uçağının kalkarken çıkardığı ses ise 15O desibeldir. Bir bebek ağladığı zaman 100 desibele kadar bir ses çıkarabilir. İnsan bütün bu seslerin hepsini algılayabilir. Ancak 85 desibelin üzerindeki sesler insan kulağına zarar verir. Acaba kulağımızı bu kadar hassas işitme özelliği ile donatan kimdir? Yediğimiz yiyeceklerden nasıl hassas bir kulak oluşmaktadır? Bu kendi kendine olur mu? Kulaklarımız başımızın en uygun yerlerine yerleştirilmiştir.
Allah ibret için bazen doğuştan sağır olan insanları yaratıyor. Kulağın ne kadar büyük bir nimet olduğunu diğer insanlara hatırlatmak istiyor. Eğer Allah bizleri sağır yaratsaydı, kim bizi duyar hale getirirdi? O halde Allah’ın verdiği kulak nimeti kulağı sanatlı ve hikmetli bir şekilde irade edip yaratan Allah’ın varlığını gösteriyor. Sesleri duymasaydık, bu dünyada yaşamamız ne kadar zorlaşırdı değil mi? O halde kulağı da Allah’ın istediği istikamette kullanmalıyız ki, bu nimete karşı şükür görevimizi yerine getirmiş olalım.
Ayette ikinci dikkat çekilen nimet de gözdür. Göz iç içe farklı katman ve organelden oluşur. Bu katman ve organellerin mutlaka birbiriyle uyum içinde oluşması gerekir. İris, kornea, göz merceği, göz bebeği ve retinanın her birini oluşturan hücreler birbirinden farklıdır. Buna rağmen tabakalar arasında bir karışma olmaz. Acaba bu hücreler kendi aralarında nasıl anlaşmaktadırlar? Bir tabakaya ait hücre nasıl olurda diğerine karışmaz, müdahale etmez. Bunları yönlendiren güç nedir? Bunları kim yönetmektedir? Hücreler nereye kadar bölünüp ne zaman duracaklarını nereden bilmektedirler?
Gözdeki farklı tabakalar bir uyum içinde oluşur. Bu uyumu koordine eden kimdir? İnsanın bu oluşumda hiçbir müdahalesi ve kontrolü yoktur. Doğduğumuzda bütün bunları hazır olarak buluruz. Bu bize bizi en güzel şekilde yaratan Allah’ın bir hediyesidir, ihsanıdır. Allah bize bu görme özelliğini vermese, hangi şey, hangi put, hangi taptığımız para, mal, mülk, makam bunları bize verebilir? O halde bu nimeti bize veren Allah’a hamd etmek gerekir. Gözün hamdi tefekkürle bakmaktır. Düşünmek ve yaratıcıyı bulmaktır. Her güzel olan varlıkta, güzelliğin gerçek sahibini fark edebilmektir.
Ayette zikredilen kalp de, insanın düşünme ve tasdik mahalli anlamındadır. İnsan iradesiyle Allah’tan başka varlıklara tapmayı seçmiş ve bu konuda da ısrarcı olmuşsa, Allah o kişinin kalbi Allah tarafından mühürlenir. Allah’ın mühürlediği kalbi kimse açamaz. Ancak insan tekrar iradesiyle iman etmeye, Allah’a ibadet etmeye yönelirse, Allah da ona hidayet yollarını gösterir ve oraya ulaştırır.
Bu ayette, kulağımızın, hakkı işitmek, gözümüzün, hakkı görmek, kalbimizin de hakkı idrak etmek ve tasdik etmek maksadıyla yaratıldığına da işaret vardır. O halde hakkı işitmeyen kulak, kulak değil, hakkı göremeyen göz, göz değil, hakkı anlamayan ve tasdik etmeyen akıl da akıl değildir.
Ya Rabbi bizi kulağımızla hakkı işiten, gözümüzle hakkı gören ve kalbimizde hakkı anlayıp tasdik eden ve kabre girene kadar bu hal üzere olan insanlardan eyle. Amin.
www.muhabbetmedya.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.