Muhabbet Platformu’ndan Cuma Namazı’nı Laikliğe Aykırı bulan İzmir Barosu hakkında kamuoyu açıklaması
Menderes Adliyesinde görülen bir duruşmada, bir hakimin "Cuma Namazı" gerekçesiyle ara verdiğini öğrenen İzmir Barosu ‘Laiklik’ söylemine sığınarak ideolojik reflekslerini bir kez daha gösterdi. Muhabbet Platformu konu ile ilgili bir açıklama yayınladı.
KAMUOYU AÇIKLAMASI
İzmir Menderes Adliyesi’nde görev yapan bir hâkimin, Cuma namazı vakti sebebiyle duruşmaya kısa süreli ara vermesi üzerinden koparılan fırtına; hukukla, özgürlükle ve laiklikle değil, tahammülsüzlükle ve ideolojik reflekslerle açıklanabilecek bir tabloyu bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Şunu açık ve net ifade ediyoruz:
Bir insan, hâkim de olsa, savcı da olsa, en üst düzey kamu görevlisi de olsa; her şeyden önce inanan bir kul olabilir.
Bu hakikat, hiçbir makamın, hiçbir unvanın ve hiçbir ideolojik yorumun iptal edemeyeceği kadar temel bir gerçektir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 24. maddesi, din ve vicdan hürriyetini yalnızca bir süs maddesi olarak değil, yaşanabilir bir hak olarak güvence altına almıştır.
Bu güvence; inancı kalpte saklamayı değil, ibadeti fiilen yerine getirmeyi de kapsar.
Dolayısıyla bir hâkimin, farz olan Cuma namazını eda etmek için —üstelik mahkemelerin zaten öğle arası verdiği bir zaman diliminde— duruşmaya ara vermesi; hukuka aykırılık değil, hukukun bizzat gereğidir.
Buna rağmen İzmir Barosu’nun, bu anayasal hakkı hedef alan ve “laiklik” söylemi arkasına saklanan açıklaması;
laikliğin bir özgürlük ilkesi değil, yasak mekanizması olarak algılandığını acı bir şekilde ortaya koymuştur.
Laiklik; dindar bireyin kamusal alandan dışlanması,
ibadetin kamu göreviyle çatıştırılması,
inanç sahibi insanların sürekli zan altında bırakılması değildir.
Aksine laiklik;
devletin, inançsızlığı değil özgürlüğü,
baskıyı değil çoğulculuğu korumasıdır.
Daha vahimi şudur ki;
yargı sisteminde yıllardır yaşanan açık usulsüzlükler, adalet duygusunu zedeleyen uygulamalar ve temel hak ihlalleri karşısında sessiz kalanların, bir hâkimin Cuma namazı için verdiği araya karşı bu derece sert ve öfkeli bir tavır sergilemesi, niyetleri sorgulatmaktadır.
Bu tutum;
ne hukuk hassasiyetiyle,
ne laiklik bilinciyle,
ne de fikir ve inanç özgürlüğüne saygıyla açıklanabilir.
Biz açıkça söylüyoruz:
Hakimlik vazifesi ile kulluk vazifesi birbirine düşman değil; aynı vicdanın iki ayrı sorumluluğudur.
İbadet eden bir hâkim, adaletten sapmaz;
aksine vicdanını diri tutar.
Bu sebeple;
Anayasal hakkını kullanarak hem görevini hem de kulluğunu hakkıyla yerine getirmeye çalışan hâkimi açıkça ve güçlü biçimde destekliyoruz,
Din ve vicdan hürriyetini hedef alan bu talihsiz açıklaması sebebiyle İzmir Barosu’nu esefle kınıyoruz,
Laikliği bir baskı aracına dönüştüren bu yaklaşımı reddettiğimizi kamuoyuna ilan ediyoruz.
Türkiye, inancı sebebiyle insanların suçlandığı değil;
hukukun gerçekten herkes için işlediği bir ülke olmak zorundadır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
MUHABBET PLATFORMU
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.