6 Şubat 2023 Depremi ve Mahşerin Provası

6 Şubat 2023 Depremi ve Mahşerin Provası

Türkiye’yi derinden etkileyen depremi ayakta karşılayan yazar Kazım Çetinkaya ‘Mahşerin Provası’ olarak tarif ettiği 6 Şubat 2023 depreminin gerçekleştiği anı anlattı. İşte ilk ağızdan o anlar…

Muhabbet Medya - Kazım ÇETİNKAYA’nın yazısı

Nefis ve şeytanın arzuları peşinde koşmakla harcadığım koskoca bir ömrün, beni adım adım öteler ötesi aleme yaklaştırdığı ömrümün özellikle son on yIlında edindiğim minval üzere her şart ve imkana inad, kaçırmamaya çalıştığım, ruhuma inşirah veren, maddi ve manevi bütün sıkıntılarıma sürur, dert, bela ve musibetlerime kollarını makas gibi açarak kalkan olan, sevgililer sevgilisinin hemen hemen hiç kaçırmadığı ve benim de Onu taklid sadedinde devam ettiğim; gönlüme, rûhuma huzur ve sekinet bahşeden ‘teheccüd namazı’ için hazırlık telaşındayım.

Her gece mutad olarak gecenin saat beşinde başlayan mesaimin o gün saat dörtte başlayacağını nereden bilebilirdim ki?

5 şubat pazar akşamı saat 24.00 e kadar oturma odasında oturduğum kanepede okuduğum malumatla, baskısını mart ayına yetiştirmeye gayret ettiğim yeni kitabımı sehpanın üzerine bırakarak bir sonraki günün sağlık, huzur ve bereketli geçmesi niyazıyla uyumuşum. Gecenin bir saatinde depremin olacağını, kuvvet ve kudret sahibi rabbimin bizi sallayarak, sarsıntıyla uyandıracağını, Malikül mülk olan yüce Mevlamın mülkünde dilediği gibi tasarruf edeceğini biz gafillere hatırlatacağını, uyuduğum odanın yönünde beş katlı, on beş daireli binamızın yer ile yeksan olacağını muhasebesizlik gafletiyle uyumuşum.

6 Şubat Pazartesi uyandım ölümün küçük kardeşi olan uykudan. İlk işim saate bakmak oldu. Saat tam 04.00. Ve mutad gecelerden farklı lavaboya yöneltti Yüce Rabbim. Acele et. Abdestini al, teheccüdünü kıl, zaman daralıyor dedi Mevlam.

Vücut azalarından dökülen su ile beraber günahların da döküleceğini beyan buyuran yüce peygamberimin buyruğunu hatırlayarak bir güzel abdest. Ve her gece olduğu gibi mutad minval üzere, oturma odamızdan daha geniş olan mutfağımızda serili bulunan halının üzerine alnımdan öpen seccademi seriyorum. Teheccüd namazımı kıldıktan sonra, her gün okuduğum bir cüz Kur’an-ı Kerim’i okuyup, başladığım şuhûr-u selase (üç aylar) orucumu bir gün orta büyüklükteki bir elmayla,bir gün de bir bardak sütle sahur sünnetini yerine getirdikten sonra sabah namazı için her sabah bir farklı camiye gitme adetimi yerine getirmek niyetiyle, o gün biraz uzakta olan Altınşehir Camiine gidecektim.

Kul plan yapar, planların esas planlayıcısı farklı planlarla planlarını bozar alt üst eder.

Kıldım teheccüdümü planlanan plandan habersizce. Seccademle muhabbetimden ve olup biteceklerden habersizce yaptığım uzunca duamdan sonra, o günkü cüzümü okumak üzere buzdolabının üzerinde bulunan Kur’an-ı Kerim’i almak üzere yönelmiştim ki, “dur şimdi kıyametin ve mahşerin prova vaktidir” dedi Rabbim.

Dizlerimin bağı çözüldü kalakaldım yerimde. Ne bir adım ileri ne bir adım geri gidebildim.

Ömrümden heder ettiğim bu yaşıma gelinceye kadar, çok defa sarsılmış, deprem hadiselerine ufak tefek de olsa şahitlik etmiştim. Tepemde duran avizelere bakıp da zelzele olup olmadığını kontrol fırsatı vermek yerine, birbiriyle bağlantılı olarak çarpışan denizin dalgaları misali duvarların Rabbimin o muhteşem “ol” emriyle önce rükûya sonra secdeye vardığını bizzat müşahede ettim, yaşadım. O anda yaşadığım dehşeti görünce bunun asla bir deprem olamayacağını, artık kesinlikle üzerinde yaşadığımız dünyanın miadını doldurduğunu ve kıyametin kopması hadisesi olduğunu düşündüm. Duvarlarla beraber ben de kapının arkasında duran buzdolabının yanında secdeye kapanmışım.

Üzerime değil de öne doğru devrilen buzdolabını, üzerime doğru kırılıp dağılan avizeyi, devrilen mutfaktaki kanepeyi, birbirine çarparak devrilen yemek masası ve sandalyeleri ve mutfak duvarlarında sabit duran dolaplarla beraber Rabbimin haşmeti karşısında secdeye kapanan bütün kap kacakların benimle beraber acziyetlerini, zaafiyetlerini bilmüşahede yaşadım.

Kesilen elektrikle beraber karanlığa gömülen mutfağın içerisi depremin şiddetli dehşetiyle yayılan ışık huzmeleri ile bir anda mutfağın içini gündüz aydınlığına çevirmişti.

Ben gayri ihtiyari giderek yükselen ses tonumla Yüce Rabbime tekbir, Yüce Peygamberime salat ve selam getirmekten başka bir şey diyemedim. Şubat tatilini fırsata çeviren eşim, Ankara’da ikamet eden evladımızı ve torunları görmek sıla-i rahimde bulunmak vesilesiyle gittiği Ankara’dan henüz dönmemişti.

Yan odada, hemen bitişikte uyuyan evladımı uyandırmak aklıma gelmemişti. Ancak okuduğum tekbir ve salavatlarla uyanan evladım bana seslenerek:”Baba hangi duayı okuyayım?” diye seslenince, ben de “bildiğin bütün duaları oku” dedim. Ne kadar sürdüğünü tam bilemediğim uzun bir zelzeleden, sarsıntıdan sonra üzerimize yıkılarak yerle bir olan binamızın sakinleşmesiyle birlikte zemin rabbimin yine “ ol” emriyle sükunete kavuştu.

Koruyan Rabbim korumuştu beni ve evladımı bütün zahiri olumsuz ve aleyhimizdeki şartlara rağmen. Kendi çabamızla ve merhametlilerin en merhametlisi yüce Allah’ın yardımı ve inayetiyle, çok zayıf ve son derece cılız bir kimsenin bile sığamayacağı bir boşluk bırakarak hiçbir yara bere almadan, oradan sürünerek çıkma ve kurtulma şansını ihsan eden, merhamet eden, irade ve meşietin sahibine, mülkünde ve bütün yaratığında dilediği gibi tasarruf eden Mutasarrıf-ı Zülcelal’e sonsuz şükürler olsun.

Dışarıda sicim gibi yağmur yağıyor ve biz mahşeri yaşıyorduk adeta.

Bütün gayretlerimize rağmen hiçbir kimseyle iletişim kuramıyorduk. Bize 200 metre mesafede ikamet eden evladım, gelinim ve iki torunumuz da ağır hasarlı kirada oturdukları binadan sağ olarak canlarını kurtarmışlardı. Ayağıma giyemediğim bir ayakkabı ile, sağ olarak kurtulan çekirdek aile efradımıza kavuşunca onlara ilk sözüm: “işte kıyametin kopması ve mahşerin provası” dedim.

Çünkü Rabbim öyle buyuruyordu: “O gün kimse kimseyle ilgilenemeyecek, kimse kimseyi sahiplenmeyecek”

Kurtuluşumuza sevinmek yerine günahlarımıza boşa geçirdiğimiz koskoca ömrümüze ve mahşerin dehşetine ağladıkça ağladık.

Bir ömür boyu biz zavallı, mağrur insanların haktan, hakikatten, adaletten, merhametten, vicdani muhasebeden uzak yaşayarak, yapmacık, iki yüzlü değil, çok yüzlü, ihlas ve samimiyetten uzak, riyakar amellerle ne kadar yüce Yaratıcımızdan uzak olduklarımızı anladık.

Şimdilik haklarınızı helal ediniz. Maddi ve manevi sıkıntılarımızın selameti için dualarınızda bulunmak dileğiyle selam ve saygılar.

Allah’a emanetsiniz.

www.muhabbetmedya.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.