Tövbe ve İstiğfar

Said Yargıcı

Yüce Allah bir ayet-i kerimesinde tövbe ile ilgili olarak şöyle buyuruyor:

Allah haklarında hüküm beklenen o üç kişiyi de bağışladı. Çünkü o derece bunalmışlardı ki, yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmeye başlamıştı, vicdanları da kendilerini sıkıntıya sokmuştu. Allah’tan kurtuluşun, ancak Allah’a sığınmakta olduğunu anlamışlardı. Sonra da Allah, onları tövbekar olmaya muvaffak kıldı da tövbelerini kabul buyurdu. Şüphesiz ki Allah Tevvâbtır ve Rahîmdir.

(Tevbe,9/118)

Bu üç kişi Ka’b. B. Malik , Mürare ibni’r-Rebî’ ve Hilal b. Ümeyye idi. Ka’b akabede Hz. Muhammed’e (s.a.v) biat edenler arasındaydı. Diğer iki sahabe ise Bedir ashabındandı. Tebük seferi çok sıcak bir mevsime denk gelmişti. Ka’b b. Malik ve iki arkadaşı bu sefere hiçbir mazeretleri olmadığı halde katılmamışlardı. Ka’b, kendisinin güçlü kuvvetli ve bolluk içinde olduğu halde, ihmalkarlığından dolayı bu savaşa katılmadığını söylüyor, Peygamberimize Akabede verdiği sözü de hatırladığı için, bu gazaya katılmamak onu vicdanen de rahatsız ediyordu. Medine’de bazı münafıklar ve özürlüler savaştan geri kalmışlardı. Onların dışında herkes gitmişti. Ka’b’a yer gök dar gelmeye başladı. “Keşke katılsaydım” diyordu. Ama iş işten geçmişti.

Peygamberimiz (s.a.v) Tebük’te konakladığı zaman bir ara Ka’b’ı sormuştu. Ka’b, seferden dönüldükten sonra Hz. Muhammed’e (s.a.v) ne söyleceğini düşünmeye başladı. Asla yalan söylememeye karar verdi. Çünkü kendisi yalan söylese Allah vahiyle doğruyu bildirirdi. Bu yüzden seferden dönüldüğünde sefere katılamayanlar Peygamberimize (s.a.v). giderek sefere katılamamalarının sebeplerini bildirdiler. Peygamberimiz (s.a.v). onlar için mağfiret diledi. Kalplerinde gizlediklerini de Allah’a havale etti. Ancak Ka’b hiçbir mazeret ileri sürmedi, doğruyu olduğu gibi söyledi. Peygamberiz (s.a.v) Ka’b’ın doğru söylediğini kabul etti ve hakkında ayet ininceye kadar beklemesini söyledi. Ne peygamberimiz ne de diğer ashab onunla konuşuyordu. Selam dahi vermiyorlardı. Ayetin inmesi bekleniyordu. Bir ara peygamberiz (s.a.v.) Kab’ın eşine yaklaşmamasını emretti. Bu olaydan tam elli gün sonra başta zikrettiğimiz ayet nazil oldu. Allah Ka’b ve diğer iki kişiye tevbe etmeyi nasip etmiş ve tevbelerini kabul etmişti. Bunun üzerine Ka’b ve arkadaşları çok sevindiler. Ka’b bunun üzerine Hayber’deki hissesini sadaka olarak verdi ve hayatı boyunca asla yalan söylemeyeceğine söz verdi. Ve gerçekten de hiçbir yalan söylemedi.

Bu ayetin nüzul sebebi bizim için ibretlerle doludur. Peygamberimize (s.a.v.) akabede biat etmiş bir kişi ve İslam’ın ilk gazvesine katılmış iki kişi, önemli büyük bir seferden geri kalıyorlar. Yani Allah resulünün emrine boyun eğmiyorlar. Cihattan geri kalmak büyük bir günah…

İman ve Kur’an için hizmette bulunmak maksadıyla Allah’a söz vermiş kişilerin, bahaneler uydurarak bu hizmetlerden geri kalması tövbeyi gerektiren bir günahtır. Bu ibretli hadise, bize hatamız ne olursa olsun Allah’a yönelip ondan af dilendiği takdirde Allah’ın o insanı affedeceğini gösteriyor. Sahabeler hata yapabiliyordu. Bizler de hata yapabiliriz. Ama burada önemli olan bu olayda da görüldüğü gibi hatayı fark etmek, günahının bilincine varmak ve onun sıkıntısını içimizde hissetmektir. Bunu hissetmek zaten insanın tövbe etmeye yönelmesine sebep oluyor. Eğer işlediğimiz günahlar bizi rahatsız etmiyorsa, ihtimaldir ki, onu günah olarak kabul etmiyoruzdur. Şeytan o günahı günah olarak değil zaruri bir durummuş gibi göstermektedir. Bu yüzden günahların günah olarak öğrenilmesi, bilinmesini çok önemlidir. Bu bilinmezse bize sıkıntı vermez ve tövbeye yöneltmez.

Ayetin sonunda Cenab-ı Hak, Tevvab ve Rahim olduğu hatırlatıyor. Yani Allah tövbelerini çok çok kabul edicidir. Aynı zamanda şefkati de sonsuzdur. Cenab-ı Hak bu isimleriyle ehl-i imanın, yani inşallah bizlerin imdadına koşuyor. Adeta, “Bana gelin, Melce, Mence, sığınak benim”, diyor. “Benden af dileyin de ben de affedeyim” buyuruyor. Bu yüzden bir elimizde tövbe ve istiğfar, diğer elimizde dua olarak hayatımızı sürdürmeliyiz. Tevbedir bizi kötülükten uzaklaştıracak olan. Duadır bizi iyiliklere yöneltecek olan.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.