وَإِن جَاهَدَاكَ عَلَىٰ أَن تُشْرِكَ بِي مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ فَلاَ تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِيي ٱلدُّنْيَا مَعْرُوفاً وَٱتَّبِعْ سَبِيلَ مَنْ أَنَابَ إِلَيَّ ثُمَّ إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأُنَبِّئُكُمْ بِمَا ك كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
“Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yapmış olduklarınızı haber veririm.”
Lokman, 31/15.
Ashabtan Sa’d b. Malik, bu ayetin kendisi hakkında nazil olduğunu bildiriyor ve şöyle diyor:
Ben Müslüman olduğumda annem bana dedi : Ya Sa’d. Sana ne oluyor. Ya bu yeni girdiğin dinini terk edersin, ya da ben ölene kadar hiçbir şey yiyip içmem. Ben de, “Anne böyle yapma. Ben dinimden hiçbir şeyi bırakmam,” dedim. Sonra annem birkaç gün yemedi içmedi. Ben de anneme dedim ki: “Anne bak. Yani senin yüz tane canın olsa, bir bir öldüğünü görsem, yeni ben bu dinimden hiçbir şeyi bırakmam. Artık sen bilirsin. İster ye ister yeme.” Bunun üzerine annem yemeye başladı.
Kur’an-ı Kerim ve peygamberimiz (s.a.v.)’in hadisleri anne-babaya iyilik yapmayı emrediyor. Onlar başka dinden bile olsa, müşrik de olsalar, bizim onlara iyilik yapmamıza engel değil. Peygamberimiz (s.a.v.) Esma’ya, müşrike olan annesine nasıl davranması gerektiğini sorunca peygamberimiz ona iyi davranmasını tavsiye etmiştir.
Zaten ayette de “onlarla dünyada iyi geçin” buyrulmaktadır. Yani, onların inançları, yaşayışları ne olursa olsun, onlara iyi davranmak boynumuzun borcudur. Bunun bir istisnası, bizi Allah’a şirk koşmaya, ya da Allah’ın emirlerini yapmamaya çağırmalarıdır. Allah’a isyan olan yerde kula itaat yoktur. Bu annemiz babamız da olsa değişmez.
Bugün itibariyle özellikle çocuklarının İslam’ı yaşamak istemelerine direnen anne-babaların var olduğunu görüyoruz. Bir şekilde İslam’ı yaşama yoluna girmiş isek, namazı kılmaya, orucumuzu tutmaya, güzel ahlaklı olmaya, Allah’ın emirlerini yapıp yasaklarından kaçınmaya dikkat etmeye başlamışsak, bunu hiç kimsenin engellemesine fırsat vermemek gerekir. Bunlar anne-babalarımız da olsa değişmez. Çünkü Allah’ın hakkı ve hatırı her şeyin üzerindedir. Ve bir hiçbir kimsenin veya hiçbir şeyin hatırına feda edilmez.
Efendim, ben Kur’an okuyorum, Kur’an tefsirleri okuyorum. Annem babam bana kızıyor. Öyle okumayayım, diye düşünmek ve okumayı bırakmak en büyük yanlışlık. Halbuki sen dinini öğrenmek istiyorsun, Allah’ın senden ne istediğini öğrenmek istiyorsun. Bu Allah’ın hakkına girmektedir. Namaz kılıyorsun, annen baban senin namaz kılmanı istemiyorlar. Bu da Allah’ın hakkıdır. Bu gibi hususlarda Allah’ın hakkı, her şeyin üzerindedir.
Ayetin sonunda Cenab-ı Hak, “dönüş banadır” buyuruyor. Bunu hatırda tutmalıyız. Dönüşümüz kara toprakta kalmaya değildir. Dönüşümüz yok olmaya değildir. Dönüşümüz ancak Allah’adır. Bu demektir ki, orada bir hesap olacak. Bugün anne-babasının hatırını kırmayarak dini yaşamayan, Allah’ın emirlerini bırakan, yasaklarını işleyen insanlar, yarın Allah’ın huzuruna çıktıklarında annelerinden, babalarından hiçbir destek bulamayacaklardır. Şeytan insanın annesini babasını bile kullanabiliyor. Buna dikkat etmek lazım.
Bizi ahirette anne-babamız kurtaramaz. Herkes kendi yaptıklarından sorumludur. Anne-babanın çocukları üzerinde sorumlulukları vardır. Bu da din hususundadır. Cenab-ı Hak, niçin çocuklarımıza dini öğretmedik diye bizi hesaba çeker, çocuklarımız da bu durumda bizden şikayetçi olurlar, davacı olurlar.