Günahlardan temizlenmek mümkün mü?

Said Yargıcı

Onlardan bir kısmı günahlarını itiraf ettiler. Ve iyi bir amelle kötü bir ameli karşılaştırdılar. Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah Gafurdur, Rahimdir.

Tevbe Suresi, 9/102.

Tebük savaşına bazı kimseler katılmamışlardı. Bunların arasındaki bedeviler çeşitli mazeretler uydurmuşlardı. Ama bazıları ise mazeret uydurmadılar. Bunlar rahata düşkün olduklarını, başka hiçbir ciddi mazeretleri bulunmadığını söylediler. Sonradan bu yaptıklarının kötü bir şey olduğunu anladılar, kusurlarını itiraf ettiler ve pişman olduklarını dile getirdiler. Ayet bunların iyi amelleri de, kötü amelleri de işlediklerini bildiriyor. Rivayat edilmektedir ki, bunlar kendilerini mescidin direğine bağlamışlardı. Peygamberimiz s.a.v. mescide geldiği zaman, bunların halini sormuştu. Bazı kimseler, “Ya Resulallah, onları siz çözmedikçe kendileri çözmeyeceklerini söylüyorlar” deyince, “Allah’tan emir almadan ben onları çözmem” buyurmuştu. Bunun üzerine, “Umulur ki Allah onları affeder. Çünkü O, Gafurdur, Rahimdir.” ayeti nazil olmuştu. Bu kimseler haklarında affedileceklerini dair ayet inince, peygamberimizin yanına geldiler ve “Ya Resulallah. İşte bu mallarımız bizi senden alıkoydu. Şimdi sen bunları Allah yolunda dağıt ve bizi temizle” dediler. Peygamberimiz de (s.a.v) kendisinin bu mallardan almakla emrolunmadığını söyledi. Bunun üzerine bir sonraki ayet nazil oldu: “Onların mallarından sadaka al ki, kendilerini onunla arındırıp, tertemiz edesin.”

Bu ayet bir ümit ayetidir, rahmet, mağfiret, af ayetidir. Bu ayet bir sevgi ayetidir. Olayda yer alan kimseler peygamberimiz’den (s.a.v) ders almış, onu görmüş sahabelerdir. Sahabelerin tavırları, daha sonra gelecek insanların da işledikleri günahlar karşısında takınacakları tavırları net bir şekilde ortaya koyuyor.

Sahabelerin bir kısmı mallarını muhafaza etmek için ve rahata düşkün olduklarından dolayı Tebük savaşına katılmıyorlar. Bu bir günahtır. Belki böyle bir savaşla karşılaşmayabiliriz. Ama nefsimizle mücadele mağlup olduğumuz, şeytana uyduğumuz, kötü arkadaşlara uyduğumuz zamanlar olabilir. Böyle bir hata işlediğimizde yapacağımız ilk şey, hatamızı itiraf etmektir. Hani hatanın hata olduğunu, günahın günah olduğunu kabul etmektir. Sonra pişman olmak ve tövbe etmektir. Zaten tövbenin aslı da pişmanlıktır. Bunu yapmak ayette “salih amel” olarak nitelendiriliyor.

Bir kötülük yapmış olan bir kimse, hatasını itiraf ederek, günahın günah olduğunu kabul ederek pişman olursa salih amel işlemiş oluyor. Bazı hadislerde de kötülüğün peşinden hemen iyilik yap ki,onu silsin süpürsün buyruluyor. Buna göre iyilik, her şeyden önce kötülüğü kabul, pişmanlık ve tövbedir. Sonra da onun zıddını yapmaktır. Tövbe edip de aynı günahı işlemeye devam etmek değildir. Allah böyle davrananların tövbelerini kabul edeceğini buyuruyor ve kedisinin Gafur ve Rahim olduğunu hatırlatıyor. Bize ne mutlu ki Gafur ve Rahim olan bir Rabbimiz var. Bizi affetmek istiyor, bize şefkat ediyor, bizi seviyor. Önemli olan bizim kusurumuzu itiraf edip ondan özür dilememizdir.

Ayette anlatıldığına göre bir insan bir hata işlediğinde eğer vermemiş ise, farz olan zekatını hemen vermeli, vermiş ise de malından sadaka vermelidir. Sadaka belayı def eder. Bu anlamda insanın günah belalarına düşmesine de bir engel olur. O halde birer insan olarak, hatadan ve kusurdan hali olmadığımızı kabul ederek, hatalarımızı farkına varıp, ondan pişman olmalı ve Allah’a tövbe etmeliyiz. Cenab-ı Hak, bizim kendisine tövbe etmemizi bekliyor. O sonsuz bir rahmet, sevgi ve şefkat sahibidir. Cenab-ı Hak bizleri günahlarını günah olarak kabul eden ve ondan pişman olarak Allah’a tövbe eden kullarından eylesin. Amin.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.