Yüce Allah, Araf Suresi 66-67. Ayetlerinde Ad kavminin Hud peygamberi sefihlikle ithamı ve Hud peygamberin (a.s) onlara cevabı bildiriliyor:
Ad kavminin ileri gelen kafirileri Hud peygambere dediler ki, “ Biz seni sefih olarak görüyoruz. Ve gerçekten seni yalancılardan sanıyoruz. Bunun üzerine Hud, “Ey kavmim. Ben sefih değilim. Ama ben alemlerin rabbinin gönderdiği bir peygamberim.” dedi.
Arapça sözlüklerde “sefih” kelimesi, dünyalık olarak kazandıklarından dolayı şımaran, Yaratıcıyı unutan, Allah'tan başka şeylere tapan insanı ifade ediyor.
Herkese kendi adeti hoş gelir denir. Müşriklere, kafirlere, münafıklara, ya da büyük günahları çekinmeden işleyenlere hep yaptıkları güzel gelir. Doğrunun, tek doğrunun kendi yaptıkları olduğuna inandırmışlardır kendilerini. Bu yüzden de kendi bildikleri ve yaşadıkları inançsızlığın, ahlaksızlığın karşısında olanları, hep “sefih”, yani yani kendilerine göre aklı olmayan, aklını iyi kullanmayan, kendi menfaatini bilmeyen kimse olarak nitelendirirler.
İşte Ad kavminin Hud aleyhisselema söyledikleri de böyle bir şey. Hud aleyhisselam, puta tapan kavmini bundan vazgeçirmek istiyor. Onları bir olan Allah’a inanmaya, sadece O’na ibadet etmeye çağırıyor. Ama onlar, bu çağrıya kulak vermedikleri gibi üstelik bir peygamberi, “sefih” olarak nitelendiriyor. Yani, kendilerine göre Hz. Hud aleyhisselam, putları inkar etmek, onları tevhide çağırmakla büyük bir akılsızlık ediyor. Onların düzenlerini bozmuş oluyor.
Hud aleyhisselam ise, gerçek sefihin kendileri olduğuna beyan ediyor. Evet gerçek akılsız, aklını kendisini ebedi için menfaatine kullanmaktan mahrum olan kimsedir. Çünkü insana aklın verilme gayesi, iyi ile kötüyü birbirinden ayırt etmek, hak ile batılı fark etmek, batıldan, kötüden uzaklaşmak, hakka, iyiye yönelmektir. Hakla batılı birbirine karıştıran adam, batılı hak diye başına geçiren adam, sefihtir, aklını kendi gerçek menfaati için kullanamayan kimsedir.
Akıllı insan, mümin insandır, Allah’ı seven, Allah’a hakkıyla kulluk yapan insandır. Çünkü böyle bir insan, hakka tabi oluyor, batıldan uzaklaşıyor. Allah’tan başka dışımızdaki ve içimizdeki putlara tapmak, Allah’a şirk koşmak, ya da inanmamak insanı ebedi mutluluktan alıkoyacağı gibi, dünyevi mutluluğu da zehire çevirir. Ebedi mutluluğu kaçıran, ebedi mutluluk yolunu seçmediği için dünyevi mutluluğu da kaçıran bir insan, acaba aklı başında bir insan mıdır?
Ayet aynayı kendimize tutmamızı istiyor. Çünkü ayetler ibret alınmak içindir. Biz ne durumdayız? Aklımız başımızda mı? Yoksa sefih miyiz? Sadece dünyayı tercih ediyor, zamanımızın tamamını dünyalık elde etmek için harcıyorsak durumumuz vahim demektir. Ölüm gelmeden önce bu sefihliği bırakmalıyız. Aklımızı başımıza almalıyız. Dünya ve ahiret işlerimizi dengelemeliyiz. İşte o zaman aklımızı doğru bir şekilde kullanmış oluruz.
Ya Rabbi! Sen bizi ahireti bir kenara bırakıp sadece dünya için çabalayan sefih, akılsız insanlardan eyleme. Ahiretimizi geçici dünyaya feda ettirme. Amin.