“Ashabım yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız, doğru yolu bulursunuz.”
(Hadis)
Başlığı okuyunca hemen, “Yıldızlar semada olur, yerde ne işi var?” diyeceğinizi tahmin ediyorum. Haklısınız. Elbette göğün yüzünü süsleyen yıldızlar semada olurlar ve bize, bilhassa yaz günlerinin parlak gecelerinde, lacivert atlas üzerine serpiştirilmiş iri inci taneleri misali parıltılarıyla; sanki bir şey söylemek istermiş gibi göz kırparlar. Semanın bu ihtişamlı manzarasını, köyümün yaz gecelerinde, sokak lambalarının henüz gökyüzünü karartmadığı zamanlarda; insan ömrünün yetmeyeceği uzaklıkta olan, fakat elinizi uzatsanız tutacak gibi bir duyguya kapıldığınız mesafeden seyretme zevkini defalarca yaşamış bahtiyarlardan biriyim. Hatırladıkça, “Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer.” “Hey gidi günler hey!” demekten kendimi alamıyorum.
Evet, yıldız; bir askerin omuzunda bulunursa rütbesini, işletmenin kapısında bulunursa hizmet kalitesini, öğrencinin notunda bulunursa başarısının derecesini gösterir. Bizim kastettiğimiz “Yerdeki Yıldızlar” ise, insanlık semasını süsleyen, Nebevî (a.s.m) beyanda işaret edilen ve ışığını, nev-i beşerin manevi güneşi Nebî-i Zîşan’dan (a.s.m) alan; kendilerine uyulduğu takdirde dosdoğru yolu bulacağımız, farklı özellik ve güzellikleriyle beşerî yıldızlardır. Öyle ise bu insan-yıldızlardan sadece birinin ışığını takip etsek bile yolumuzu şaşırmayız. Demek gökteki yıldızlara bedel yeryüzünde yıldız-misal insanlar vardır. İnsanlığın iftihar tablosu bu beşerî yıldızların hususiyetleri ile sair insanlardan ayıran mümeyyiz vasıfları vardır. Öyle ki, bu mümeyyiz vasıflar onların hem söylem hem eylemlerinde adeta tecessüm etmiş, ete kemiğe bürünmüş ve hayat bulmuş; kendilerine tabi olan, ışığını izleyen insanlara hayat vermiştir. İnsanlar insanlığını nev-i beşerin bu yıldızlarından öğrenmişlerdir. İsimlerini tek tek saymak, bu sayfa ve satırlara sığmaz.
“Enbiyadan sonra nev-i beşerin en efdali Sahabe olduğu…” (27. Söz)
Mesela, Hz. Ebu Bekir Efendimiz (r.a) sıdk u sadakatiyle,
Mesela, Hz. Ömer Efendimiz (r.a) hak ve batılı ayıran feraset, dirayet ve adaletiyle,
Mesela, Hz. Osman Efendimiz (r.a) hilm, haya ve edebiyle,
Mesela, Hz. Ali Efendimiz (r.a) ilim, ihlas ve şecaatiyle…
Daha pek çok üstün ahlak, fazilet ve vasıflarıyla insanlık semasının yıldız-insanı olmayı hak etmişler ve Peygamber (as) lisanı ile öyle oldukları âleme ilan edilmiştir.
Değerli okuyucuların sabrını suistimal etmeden, gelecek yazılarımızda yüksek şahsiyetlere sahip bu beşerî yıldızların geçmiş tarihten bugünümüze mesaj niteliği taşıyan tavsiye, söz, iş ve icraatlarından bahsedelim. Çünkü şimdilerde toplumsal hayatın (aile, okul, çevre) ve sair cihetlerinde yaşadığımız, kronik hale gelmekte olan sorunların çözümü adına bize rehberlik edecektir. Zamanın eskitemediği, her dem tazeliğini koruyan bu mesajlara o kadar muhtacız ki. Zira ihtiyaç; eksikliğini hissettiğimiz (maddi-manevi) şeydir.