Şirazlının Çiçek Bahçesinden II

Raşit Duran

“Mutsuz insan, başkasının ıstırabıyla rahat eden kimsedir.” der Sadi Bostan’da. Bu ne kötü bir insanlıktır? Bu önermeye göre, mefhum-u muhalifiyle -o vakit- mutlu insan da başkasının neşe ve sevinciyle mutlu olan insan olacaktır. Bu da ne güzel bir insanlıktır! Sadi, “Bahtiyar adam, doğruların izinde gider.” der. Dost acı söylermiş. “Şifa mı arıyorsun, acı ilaç iç.” demişler.

**

Hz. Peygamberin (as) bile cömertliğini takdir ettiği bir müşrik vardır: Hatemi Tai. Cömertliğin sembol ismidir ve cömertliği dillere destandır. Arabistan’da Tay kabilesinin lideri ve cahiliye devrinin ünlü şairlerinden mert bir insandır. Cömertliği, aşırı harcamalarını engellemek için kardeşleri tarafından hapsedilecek kadar iyiliksever olan annesinden gelir. Annesi hem zengin ve cömert bir kadındır. Hatemi Tai daha çocukken cömert, eli açık manasına gelen Cevad lakabıyla anılmaya başlanmıştır. İslam’dan önce vefat ettiği halde İslam ahlâkıyla yaşamıştır. Kendisi son Peygamberin (asm) getirdiği dine yetişememiş ancak, oğlu Adîyy Müslüman olmuştur.

Bostan’da Şirazlı, “İyi tabiat yaratılıştan gelir, kazanılmaz.” der. Hikâyesi de oldukça ilginçtir:

Kıskançlığı hastalık boyutuna varan Yemen ülkesinin devlet reisi, Hatemi Tai’nin bu haklı şöhretini çekemediğinden, onu öldürtmek için kiralık bir katili ona gönderir. Hatemi Tai’nin kellesini almak için giden kiralık katil yolda, tatlı dilli, güler yüzlü, bilgili bir delikanlı ile karşılaşır. Evine konuk olur. Delikanlı, kendisini öldürmeye gelen bu insana –bilmeden-, ikram ve ihsanlarda bulunur. “Birkaç gün daha kal” deyince misafir, “Görülecek mühim bir işim var, yolcu yolunda gerek” der. Delikanlı, “Eğer istersen sana yardımcı olabilirim” deyince yolcu, “bilirim ki, yiğit gönüllü kimseden sır çıkmaz. Bu memlekette Hatemi Tai diye birisi varmış. Bilmem ki aralarında ne var fakat benim ülkemin devlet reisi benden, onun başını ister. Onu bana gösterirsen senden başka bir şey istemem” dedi. Delikanlı güldü, “Hatem benim, işte başım” dedi. Onun başını reisine götürmek için gelen kişi o kadar şaşkındı ki, vicdanından yükselen pişmanlık feryadını adeta kulaklarıyla işitti. Yere düşmemek için kendini zor tuttu. “Sana el sürmek yiğitlik değil, olsa olsa namertlik olur” dedi. Delikanlıyı kucakladı, yüzünü gözünü öptü ve Yemen’e reisin yanına döndü. “Ben onu değil; ikram, ihsan ve fazilet kılıcıyla o beni öldürdü” deyip özrünü beyan etti ve görevden azlini istedi.

İkram eden insan, meyveli ağaca benzer. İnsan, asma gibi olmalı. Hem gölgeli hem meyveli. Cömertlik için cebin dolu olması gerekmez. Mesela, gölge etmemek de ihsandır. Hem mesela, işitmemiş olamayız: “Tebessüm sadakadır.” (Hadis) Sadaka ise, yapan kişiye manevi getirisi olan eylem ve söylemdir. Zaten maddi beklenti varsa o, sadaka değil çıkar olur. Günümüz çıkar devridir. Fuzuli, “Selam verdim rüşvet değildir diye almadılar” demiş. Bir hayır kazanmak veya bir belayı savmak istemez miyiz? Gülen bir yüzle, tatlı bir dille, uzatılan bir elle de pekâlâ cömertlik yapılabiliriz.

Değerini hiç etmek istiyorsan, hiç kimseye değer verme.

Sanırım dünyanın en cömert insanı, şu sözü söyleyebilen insandır: “Ya Rab! Benim vücudumu öyle büyüt ki, cehennemi doldursun da başkasına yer kalmasın.” İşte, bütün insanlığı kuşatan ve kucaklayan bir şefkat ve merhamet cömertliği. Buna şefkat kahramanlığının zirve noktası dense sezadır. Bilin bakalım bu yüce gönüllü insan kimdir? Araştırmaya, alkışlamaya, takdir ve tebriğe değmez mi? Onun yolundan giden bir başka yüksek ruhlu ve yüce gönüllü insan da “Milletimin imanını selamette görürsem, cehennem alevlerinde yanmaya razıyım” demiştir. Başkasının selameti için cehennemde yanmaya razı olmak... Cömertliğin nirvanası. Var mı ötesi?

Cömertliğe dair son sözü yine Şirazlı Sadi’nin Bostan’ından nakledelim: “Doğrusunu istersen, cömert insan gerçekte velidir ve cömertlik, Şah-ı Merdan Hz. Ali’nin (ra) mesleğidir.” Herkes kuvvetine göre yük taşır. Gücün ne kadarına yetiyorsa o kadar iyilik et. “İyilik et denize at, balık bilmezse Hâlık bilir.” meşhur sözdür.

Vahşi hayvanı tuzakla, insanı iyilikle avlarlarmış.

Kötülük etmemek de iyiliktir. Kötülüğe bir tohum nazarıyla bakarsak, meyvesi de kötü olacaktır. Keza iyiliğe de bir tohum yahut çekirdek nazarıyla bakarsak onun da meyvesi iyilik olacaktır. “Kötülüğü kötülükle cezalandırmak kolay. Mertsen, kötülük yapana iyilik et.” (Bostan) İtibar, toprağa değil tohumadır. Ve her tohum kendi meyvesini verir. Sen muhabbet tohumu saç.

**

Gönül sultanlarının tahtı gönüllerdir, taçsızdır onlar.

İbrahim Ethem halktan, taçtan, tahttan kaçtı da gönüller sultanı oldu. Kaçmasaydı sadece Belh şehrinin bir sultanı olarak kalacak ve öylece anılacaktı. Fakat öyle bir sultanlığı tercih etti ki, kıyamete kadar dillerde ve gönüllerde yâd-ı cemil olarak kalacak, hayır dualarıyla, güzel sözlerle anılacaktır.

Hikmetli bir söz: “Mevlâ’yı bulan neyi kaybeder? Ve Onu kaybeden neyi kazanır?”

**

“Eğer yüce mertebelere çıkmak istiyorsan, bu yüksekliğe tevazu inişinden varabilirsin.” (Bostan) Toprak, balçık yahut çamur. Aslı toprak olanın kibirlenmesi ne tuhaf! Ateşe benzemek niye? Toprak, ayaklar altında olmakla gönülsüzdür, tevazuyu; kibir ise burnu dik şeytanı hatıra getirir. Toprak ile ateş. Asıl nesil meselesi gibidir. Birinin mayası toprak, diğerinin ateş. Maya ise bir şeyin aslı, esası, özüdür. Kutsal Kitap şöyle diyor: “Su bulamamışsanız o zaman temiz bir toprakla teyemmüm edin” (Nisa 43)

Henüz çocuk bezinin yaygınlaşmadığı dönemde köylerde analarımız, toprağı eler, ısıtır, beyaz bir bez üzerine incecik yayarlar, onu, çocuklarına bez niyetiyle sararlardı. Hem tevazu hem tevekkül sembolüdür toprak. Âşık Veysel diyor ki; “Karnın yardım kazma ile bel ile/Yüzün yırttım tırnak ile el ile/ Yine beni karşıladı gül ile/Benim sadık yârim kara topraktır.”

Toprak Ana, Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’un bir romanıdır. II. Dünya Savaşı yıllarında, erkekleri askere gönderip geride kalanların ve kocasını, oğlunu ve gelinini kaybeden, Kırgızistan’ın sakin bir köyünde yaşayan Tolgonoy adındaki acılı annenin, dertlerini, toprak anasıyla konuşarak paylaşmasını konu edinir.

Büyükler, kendilerine iltifat etmez, kendilerini büyük görmezler. Bediüzzaman, “Ben kendimi beğenmiyorum, beni beğenenleri de beğenmiyorum” demiştir. Fakat bu, güzelliği ret ve inkâr değildir. Kendinden başkasını görmeyenlere bir uyarıdır. “Yol budur Sadi: Tanrı yolunun erleri kendilerine değer vermediler. Kendilerini köpekten üstün görmedikleri için meleklerin üstünde şeref kazandılar.” (Bostan)

**

Gönül sultanı, sevgi insanı Yunus: “Yunus, bu sözü eğri büğrü söyleme/ Seni sigaya çeken bir Molla Kasım gelir” der.

Molla Kasım, kendini mihenk taşı gören bir kişidir. Yunus’un sözlerini kendi mihengine vurmuş, kabuğa takılmış, özü görmemiştir. Kimini dine aykırı bulmuş, kimine sakıncalı demiş, yırtıp yırtıp atmış dereye. Ta yukarıdaki sözleri görüp okuyuncaya kadar. O vakit de iş işten geçmiş, binlerce hikmetli söz, şiir derenin sularında kaybolup gitmiştir.

Taş deyip geçmeyin. Mihenk taşı, altının hasını olmayandan ayırır. Hele hakkında pek çok rivayet bulunan bir taş daha vardır ki, ona, taş deyip geçmek mümkün değildir. Hacerül Esved: Kutsal siyah taş. Kâbe’nin köşesinde, onu öpmek için inanan insanların can attığı, uzaktan selam verip eliyle dokunmuş gibi avuç içini öptükleri kutsal bilinen taş. Hakkında onlarca rivayetle ondan bahsedilir. Bir rivayete göre, Allah’ın (cc) kıyamet günü Hacerül Esved'i getireceği ve kendisine selam verenlere şahitlik edeceği ifade edilmiştir. Düşünün ki, kendine selam verene şahitlik etmek için dile gelecek bir taş! İnsanın ürpermemesi ne mümkün! Zira taşlaşmış insanlara bedel, insanlaşmış bir taş!

**

“Halka teşekkürde bulunmayan Allah'a da şükretmez." (Hadis) Teşekkür etmek, memnuniyetin dille ifadesi, insaniyet göstergesidir. Allah’a (cc) şükür, insanlara teşekkür gerektir. İkisi de borçtur. Biri Yaratan’a diğeri yaratılana. Teşekkür ile şükür arasında bir ilişki ve ilinti vardır. Şükür ya da teşekkür edilmesi gerekenleri saymaya kalksak, ciltler dolusu Teşekkürnâme isimli bir eser ortaya çıkar.

**

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.