Yaşadığımız çağa ve topluma farklı isimler verdikleri gibi öteden beri insana da farklı isimler vermişlerdir. Mesela, çağa dijital, topluma bilgi, insana da ekonomik saiklerle hareket eden anlamında ve en bilinen adıyla ‘homo economicus’ yani ekonomik insan denmiştir. Bütün bunlara karşın ben, en gerçekçi şekliyle mümin insan diyorum. Fakat mümin insan deyimini, insanları ayrıştırmak anlamında kullanmıyorum. Mümin insan deyince zihnimizde, Yunus’un ifadesiyle “Cümle yaratılmışa bir göz ile bakan” bir insan tipi canlanıyor.
Pek çok mümeyyiz vasfı / ayırt edici özelliklerinin yanında, mümin insanın öne çıkan iki büyük ve önemli özelliği vardır: Birincisi, inanan ve inandığı gibi yaşayan; ikincisi de emin ve güvenilir insan, emniyet insanı olmasıdır. Nebevî (as) beyanın harika ifadesiyle, “elinden ve dilinen” kötülük gelmeyecek olandır. Özellikle şimdilerde şiddetle ihtiyacını hissettiğimiz küresel ölçekte herkesi kuşatıcı güven, barış, sevgi, huzur, mutluluk esintilerinin estiği insani bir ortamı tesis edecekler de ancak, “elinden ve dilinden emin olunan” insanlar olacaktır. Üstelik meselenin iki asli unsuru “el ve dil” ise de bunlarla sınırlı da değildir. Sâri/bulaşıcı bir illet gibi dünyadaki her bireyi ve toplumu kuşatmış olan narsisizm, sadizm, egoizm, anarşizm, materyalizm, fanatizm, vandalizm ve sair izm’lerin zorbalık, kötülük ve fenalıkları karşısında bugünün insanı çaresizdir. İşte tam da bu sebeple, mümin insana olan ihtiyaç, bugün, dünden daha fazladır.
Rahmetli Cemil Meriç’in, “insan idrakine giydirilen deli gömleğine” benzettiği izm’ler ve “kiliseler gibi yobaz yetiştirir” dediği ideolojiler; maalesef ne rehber olabilecek insan tipini yetiştirmiş ne de bireysel ve toplumsal huzur ve mutluluğu verecek beşerî /insanî düzeni henüz kurabilmiş değil. Böyle bir düzen kurabilme ihtimalleri de pek mümkün gözükmemektedir. Çünkü evrene, hayata ve insana dair tanım ve tanımlamaları, ilk düğmenin baştan yanlış iliklenmesi misali, hatalıdır.
Kimi insanın ruhunu ele alıp bedenini; kimi bedeni nazara verip ruhunu ihmal etmiştir. Yani (insan dahil) varlık âleminin metafizik yönünü ret ve inkâr etmişlerdir. Cemil Meriç, “İnsanın insanlaşması, kutsala inanması ile başlar.” demiştir. Bediüzzaman, Kur’ani ve Nebevi (as) perspektiften en doğru ve en gerçekçi insan tanımlamasını Risale-i Nur isimli eserinde yapmıştır: "İman, insanı insan eder. Belki insanı sultan eder.” Fakat bu sultanlık, insanları tahakküm altına alan dünyevi bir sultanlık değildir. “Dünyayı elde etmek hüner değildir. Yapabiliyorsan bir gönül elde et.” (Sadi-i Şirazi)
Madem toplumsal barış, huzur, mutluluk, uhuvvet/kardeşlik, muhabbet/sevgi, adalet, güven, hürriyet gibi pek çok hakikat için mümin insanlara muhtacız; o halde hem kendine hem başkalarına zarar vermeyi düşünmeyen, sadece hemcinsine değil; içinde yaşadığı sosyal, doğal ve ekolojik çevreye, öteki yaratıklara, velhasıl tüm varlık alemine mehdi uhuvvet / kardeşlik beşiği nazarıyla bakan mümin insanın vasıflarını bilmek icap eder ki, neden böyle insanlara dünyanın şiddetle ihtiyaç duyduğu anlaşılsın.
Mümin insan; Nebevî (as) beyanın ifadesiyle, “Seven ve sevilen insandır.” Adavetin değil; muhabbetin fedaisidir.
Mümin insan; hakka taraftardır, yalan ve iftiraya tenezzül etmez. Eylem ve söylemde sıdk/doğruluk üzere hareket eder, sözünde durur, insanları kandırmaz. Hak-hukuk gaspına göz yummaz. Emindir, emanetin ve görevin ehline verilmemesine razı olmaz.
Mümin insan; kendini bilen kâmil insandır ki, eylem ve söylem olarak hak ve hakikatin ete-kemiğe bürünmüş bir aynasıdır. Hikmet ehlidir, abesle iştigal etmez / meşgul olmaz.
“Kâmil odur ki, koya dünyada eser,
Eseri olmayanın yerinde yeller eser.” (Hamidî)
Mümin insan; hürriyetten yanadır, diktayı ve baskıyı reddeder; adaleti savunur ne zulmeder ne zulme rıza gösterir. İstişareye / ortak akla önem verir, affedicidir, intikam fikriyle hareket etmez, öfkesine yenilmez.
Mümin insan; insani ilişkilerinde alçak gönüllüdür, güzel ahlak, şefkat ve merhamet sahibidir; kibirli ve zorba değildir. Müspet/olumlu hareket eder, kavl-i leyyin/vicdanı harekete geçiren yumuşak söz söyler.
Mümin insan; ifrat ve tefritten uzak durur, iktisatlı bir hayatı tercih eder; ömrünü, vaktini ve nakdini israf etmez. Cehalete, tembelliğe, tefrikaya düşmandır; ilim, irfan, sanat, marifet, çalışmak ve birliktelikten yanadır.
Mümin insan; “İmânın binler mehâsininden /güzelliklerinden yalnız beşinin beyân edildiği” Yirmi Üçüncü Söz’de izah edilen hususların âyinedarlığını yapan güzel bir insandır.
Elbette mümin insanın özellikleri bu yazdıklarımızdan ibaret değildir. Kur’an, Nebevî (as) beyan ve Hak dostlarının sözlerinde mümin insanın özellikleri sayılmıştır. Mümin insanın gerek toplumsal gerek ekonomik ve gerekse siyasi hayatında mihengi bunlar olmalıdır.
**