Eğri ile doğrunun aynı tezgâhta satıldığı, yalanın rağbet gördüğü, aldatanın uyanık(!), aldatılanın -bağışlayın- enayi kabul edildiği; enaniyetin, kötülüğü emreden nefsin, şeytani düzenlerin, hedonizm / hazcılık gibi menfi / olumsuz şeylerin zirve yaptığı, insanları, istikametli yoldan kolayca çıkarıp dünyevileşme anaforuna çekerek hakiki hayattan ve hayatın gerçeklerinden uzaklaştırıp modernizmin sorunlu sanal dünyasında yaşattığı bir gerçektir. Bir başka gerçek de eylem ve söylemde iki aşırı uç olan ifrat ve tefrit gelgitleri yaşamakta olduğumuzdur. Tutum ve davranışlarımızda denge ve itidalden sapma anlamında hem ifrat/aşırı gitme hem tefrit/ vasatın da çok gerisinde kalma; kişinin akıl, ruh ve beden sağlığını tehdit eden psikolojik ve patolojik bir meyil ve haldir.
Her zamanın bir hükmü ve hâkimi vardır ve fakat bazı hükümler vardır ki bütün zamanlarda geçerlidir. Bediüzzaman, Risale-i Nur’larda toplumsal hayatımızın her alanını kapsayan, Kur’anî ve Nebevî (as) büyük ve genel düsturların dersini verir. Bunlardan birisi de muktesit meslektir ki bu; evrensel ölçekte hem bireysel hem toplumsal hayatın özelde siyaset, genelde ekonomik ve sosyal alanında; inanç, eylem ve söylemde dengeli, ölçülü, istikametli, doğru yol üzerinde hareket etmek demektir.
Muktesit meslek aynı zamanda adil ve adaletli olmayı iktiza eden / gerektiren bir tutum ve davranıştır ki, mümine yakışan mümince bir tavırdır.
Muktesit meslek; Risale-i Nur mesleğinin dört temel (acz, fakr, şefkat ve tefekkür) esasından başka, bünyesinde (uhuvvet, muhabbet, samimiyet, meşveret, adalet gibi) öteki önemli düsturları da içeren zemini sağlam bir meslek ve yoldur.
Muktesit meslek; akla kapı açan ve fakat iradeyi elden almayan insani ve vicdani bir tavır, davranış ve tutumdur.
Muktesit meslek; sırat-ı müstakim denilen dosdoğru yolun takip edildiği tarzdır. Bediüzzaman sırat-ı müstakimi, “Şecaat, iffet, hikmetin mezcinden ve hülâsasından hâsıl olan adl ve adâlete işarettir.” (İ. İcaz) diye tanımlamaktadır. Akli, ruhi ve cismani hayatımızın sağlıklı bir şekilde devamı için insanın doğasına konulmuş üç kuvvet (akıl, şehvet, gazap) bulunmaktadır. Bu kuvvetlerin ve bu kuvvetlere sahip olan insanın, iki aşırı ucun (ifrat ve tefrit) zararından korunmak için muktesit mesleği / istikametli yolu takip etmesi zorunludur.
Muktesit meslek; Osmanlı medeni hukuku Mecelle’nin “Usûl esasa mukaddemdir.” kaidesinin pratik hayattaki şerh ve izahı gibidir. Yani izlenecek yol ve yöntem, varılacak hedef ve takip olunan maksattan önceliklidir.
Bilim, sanat ve felsefenin fazlasıyla materyalizmin etkisi altında olduğu, dünyanın küresel küçük bir köy haline geldiği çağımızda; siyasi, ekonomik ve toplumsal anlamda (maddi-manevi) sorunlarla boğuştuğumuz şu zaman diliminde hem bireysel hem toplumsal hayatın her alanında, insanın doğasına /fıtratına en uygun istikametli yolu, geniş ve büyük bir cadde olan muktesit mesleği ve bu mesleğin iktiza ettiği / gerektirdiği usûl ve esasları, ilcaat-ı zamanı / zamanın getirdiği zorlama ve mecburiyetleri de dikkate alarak izlemek mecburiyetindeyiz. Aksi halde bırakın sorunları çözmeyi, mevcut problemlere yeni yeni sorunlar ilave etmekle ekonomik anlamda kriz sosyal anlamda kargaşa yaşamak kaçınılmaz olacaktır.
**