İnanç, ideoloji ve felsefi akımların veya duygu ve düşüncenin hayat pratiği ile uyumsuzluk ya da çatışma halleridir çelişki. Ecnebi lisanında buna paradoks diyorlar. Çelişkili söylemler, çelişkili eylemler hem psikolojik alanda hem sosyolojik alanda başka çelişkili eylem ve söylemlere ve sorunlu sonuçlara sebep olmaktadır.
Bediüzzaman’ın “nev-i beşerin mâşuk-u mecâzîsi olan hayat-ı dünyeviye” (Sözler) dediği günümüz dünyasında maddiyatın ve menfaatin galebe çalmasıyla; “hayat-ı bâkiyeyi ve saadet-i ebediyeyi” temin eden maneviyatın hem şahsi hem toplumsal hayatta ikinci hatta üçüncü derecede kalması; hayata yüklediğimiz anlam ve “hayat nedir?” sorusuna verdiğimiz cevap ile doğru orantılıdır. “Hayat cidal/mücadeledir” diyenler buna göre; “hayat teavün/ yardımlaşma ve dayanışmadır” diyenler de ona göre hayatını ve insani ilişkilerini dizayn etmektedir. Bu meselede aile, çevre, eğitim, özellikle görsel medya, kültür ve medeniyetin katkı payı hayli fazladır. Absürt televizyon filmlerini, programlarını ve dizilerini seyreden birisi değilim. Seyredenler; silahın, şiddetin ve cinayetin sıradanlaştırıldığı, “şirin mafya” sahneleriyle öyle dizi ve programlardan bahsediyor ki, seyirciye duygu-düşünce ikilemi yaşatan tam bir paradoks ve çelişkinin görsel medyada tecessüm ettirilmiş halleridir. Hak dinin müntesipleri veya bir felsefi öğretinin tilmizleri yahut bir ideolojinin şakirtleri, inandıkları ve savundukları hakikatleri hayata tam tatbik edemedikleri vakit, bireysel ve toplumsal hayatın çelişkili halleri başlıyor. Madde ve menfaati esas tutan, hayatın merkezî noktasına yerleştiren sahte dinler, felsefi öğretiler ve ideolojik akımlar çelişki hallerini çoğalttıkça maddî-manevî sorunlarımız da aynı oranda artmaya başlıyor.
Bu konuda iltibas edilen/birbirine karıştırılan bir başka mesele de şudur: Hayatın çelişkili halleri ehli dünyada çok göze batmaz ve dikkat çekmezken, ehl-i hak ve hakikatin çelişkili halleri hemen göze batmakta ve hatta çelişki sahibi üzerinden doğrudan dinin kendisi hedef tahtasına konmakta ve din, haksız ve insafsız tenkitlere maruz kalmaktadır. Bediüzzaman, Lem’alar isimli eserinin Hikmetü’l İstiaze bahsinde, “Şu halde kebairi işlemek imansızlıktan gelmiyor; belki his ve hevesin ve vehmin galebesiyle akıl ve kalbin mağlubiyetinden ileri gelir.” diyerek, insan gerçeğine dikkat çekmektedir. Beşerdir, şaşar. Hem fenalıklar tahrip cinsinden olduğundan işlenmesi daha kolaydır. Dinde çelişki yoktur ve çelişki, dinin emri de değildir. Mesela her türlü zulümden zalimin kendisi sorumludur, din değil. Zira din, bırakın zulüm yapmayı, zalime meyil bile edilmemesini şiddetle yasaklar (Hûd, 113).
Maddeye de menfaate de sırtımızı döndüğümüz zannedilmemelidir. Herkes gibi biz de hikmet diyarı olan sebepler dünyasında yaşıyoruz. Sebepler açısından ne dünyadan ne dünya hayatından kopmamız mümkün değildir. Bediüzzaman, dünyanın üç yüzünden bahseder (Sözler). Mealen söylersek, birincisi, ilahi eserlere aynalık yapan, ikincisi ahirete bakan, üçüncüsü yok olmaya mahkûm olan, insanı hem aldatan hem her daim kendisiyle meşgul eden yüzüdür. İlk iki yüzü, nefrete değil sevilmeye layıktır. Hor görülen üçüncü yüzüdür. Bunun gibi Risale-i Nurlar iktisadi, içtimai ve siyasi anlamda Kur’anî ve Nebevî (as) ölçüler veriyor ki, kendimizle çelişmeyelim, paradoks / çelişki yaşamayalım. Ehli dünya için belki bir şey ifade etmeyen hayatın çelişkili halleri; ebedi mutluluğu hedef ve gaye edinen ehli hak ve hakikat için dikkatli basması gereken mayınlı tarla gibidir.
Mesela, adavete muhabbet edip sevgiye ve barışa sırtını dönmek, husumete vakti olmayan muhabbet fedaisi bir mümin insan için hayatının çelişkili halidir.
Mesela, şiddetle ihtiyacımız olan uhuvvet ve muhabbeti, şefkat ve merhameti layık olduğu yere sarf etmemek hayatın çelişki halidir.
Mesela, tahsil ettiği ilmin izzetini muhafaza edememek bir alim kişi için hayatının çelişki halidir.
Mesela, mülkün temeli ve devletin dini olan adaletin izzetini koruyamamak, bir yargıç için hayatının çelişki halidir.
Mesela, “Hürriyet mi ekmek mi?” çelişkisinde, Bediüzzaman misali, “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam.” diyememek bir hürriyetperver için hayatının çelişki halidir.
Mesela, emanet olan vazifenin ve bunun karşılığında alınan ücretin de -hem çalışan hem çalıştıran açısından- hakkını vermemek de iktisadi/ekonomik ve içtimai/sosyal hayatta yaşadığımız bir başka çelişki halidir.
Mesela, israf hem ekonomik hem sosyal açıdan başlı başına bir musibet iken emeğini, zamanını ve hayatını israf ile heder eden insan için bu durum, hayatının çelişki halidir. Ve daha onlarcası…
Velhasıl, çelişkili haller çoğaldıkça psikolojik ve sosyolojik olarak olumsuz sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Çünkü insanlar inançlarıyla çelişen bir durumla karşılaşınca rahatsız olur ve çelişkili haller stresli hallere dönüşür. Çelişki yaşamamak için elimizde şaşmaz ve şaşırtmaz ölçülerin ve mihengin olması gerekir. Risale-i Nurlar işte bu noktada da -teşbihte hata olmasın- âdeta hıfzıssıhha yani koruyucu hekimlik görevi görmektedir. Hem günümüzde beden sağlığı ile birlikte akıl ve ruh sağlığı çok önemli ve öncelikli konular arasındadır.
**