Maddeci materyalist felsefenin, “deli gömleği” olan komünizmin, inkâr-ı uluhiyet ideolojisinin bütün kutsalları yıkmaya çalıştığı, dinin afyon olarak telkin edildiği bir zaman diliminde yaşayan Bediüzzaman, telif ettiği Risale-i Nur eserleriyle iman hakikatlerini ders verirken eş zamanlı olarak “insaniyet-i kübra (=İslamiyet)” dersini de vermiştir. Zira bu hakikatlerin muhatabı, insan olma şerefiyle serfiraz olan “akıl ve irade sahibi insandır.” Evreni ağaca, insanı evren ağacının meyvesine benzetmiştir. İnsan; yaratılış ağacının en seçkin ve en kıymetli münevver bir meyvesidir. O kadar kıymetlidir ki, yeryüzü ve gökyüzü sofra olup önüne serilmiş ve emrine amade kılınmıştır. Fakat bu kıymettar meyveyi çürüten ve kıymetsiz hale getirip hiç eden de yine insanın kendisidir. Bu durum, halk nazarında böyle olduğu gibi Hak nazarında da böyledir.
Kitle iletişim araçlarının tetikleyip tahrik etmesiyle şov ve sloganın revaçta olduğu bir çağda yaşıyoruz. Özden ziyade kabukla yahut ambalajla ilgileniyoruz. Söylem çok, eylem azdan az. Önde görünmek ve görünür olmak bu asrın hastalık derecesinde bağımlılık yapan hususiyetlerinden birisi belki birincisidir. Hem bireysel hem toplumsal çapta ciddi bir maneviyat erozyonuna uğradığımızı; bireysel ve toplumsal olaylar kendi lisanıyla söyleyip ciddi bir şekilde, “Vakit geçmeden tedbir alın!” deyip uyarıyor.
Mesela, sıdk üzere yaşayan, doğruluğuyla değer kazanırken; yalanlarıyla yalancı insan,
Mesela, şefkat sahibi insan şefkatiyle halkın ve Hakkın muhabbetini kazanırken; vahşet ve zulmüyle -katil İsrail gibi- zalim insan,
Mesela, inandığı kutsalı insan-kul hakkına riayeti emrederken; hak ve hukuku çiğneyen gaspçı insan,
Mesela, dünyayı kazanmak için umumun ortak kutsalını rüşvet verip, onu istismar ve dünyaya alet eden istismarcı insan,
Mesela, şakir insan hem halka hem Hakka müteşekkir olmak lazım iken; maddi-manevi İlahi nimetleri inkarıyla nankör insan,
Mesela, inancın muktezası tevazu iken sırtına kibir libasını geçiren âciz fakat kibirli ve narsist insan,
Mesela, yine inancın muktezası olan muhabbeti ve muhabbet fedaisi olmayı bırakıp, muhabbete adavetiyle sevgiye düşman insan,
Mesela, şuurlu bir hissiyat olan vicdana sahip olduğu halde vicdanına kulak vermeyip, kötülüklerine devam eden vicdansız ve fena insan,
Mesela, emanetin ehline verilmesi gerektiğini bildiği halde bu sahih/doğru bilginin aksine bir yol tutan kayırmacı insan,
Mesela, “İsraf etmeyin!” İlahi beyanını görmezden gelip, asli vazifesini unutarak bütün himmet ve gayretini sadece dünyaya, dünya hayatına ve dünyalıklara hasrederek nakdini ve vaktini israf, kalem ve kelamı heder eden müsrif insan;
İnsanlık bu değilken; insanlar, daha yüzlerce “…edenler …edenler…” ile insan olma kıymetini hiç edip, bu hiçliği ile vizr ü vebalin ağır yükünü omuzuna alıp yahut sırtına yüklenip Mahkeme-i Kübra’da hesap vermek üzere ötelere göçer gider.
**