Faruk Uyar'a
Kovsan ne yaparım
Çürümüş kefenden uzanan iskeletle
Sarılıyor tahtalara kemikler
Delilim, seni arayan sesle çınlayan beynim
Dünyadaki tilavet geliyor kulaklarıma
Yalnız sana kulluğum, ancak sana taparım
Kıyamdayım şüphelerle sanki halis değilim
Çırılçıplak kavimler
Mahcubiyetten iki büklüm ve ıssız
Sıratta takatsiz kalırım diye
Titreyen dizlerim çeneme vurur
Toprağa gömülmüş kafalar yapayalnız
Boynu bükük görüyorum kendimi
Çoluk çocuk ve milyarların yığıldığı mahşere
Giriyorum bende sizin gibi zamansız
Batmadan güneş yaşarken kurtarırsam
Kurtulurum ebediyyen yaşarken
Tattığım lokmadan tatman
Taptığım Rabbe tapman için yaşarsam
Yanmayalım diye arıyorum ilhamlar
Ey genç! Gitme bilmediğin akşama
İspat edilmedi zihnine henüz
Her yanımızı aydınlatan kelime-i tevhid
Sabahlara kadar düşünerek
Kaç defa yırtıldı derisi insanların
Aynı yerinden kim bilir
Aşr okur arşa dek titrek sesli aşir
Ayakta tutar şehri garipler fakirler ve köleler
Başkentin muhafızları her sokakta dinç
Işıldayan küçücük inler
Korkuyor çünkü gençler eve gitmekten
Bir mağaraya sığınmış olarak buldu
Onları melek
Kat kat sarıldı sarıklar
Gönüller ürperdi sabaha kadar