Rengi Kırmızı Hâlâ

Ömer Faruk Topçu

E nihayet!
Duyduk ki geliyormuşsun
Hemen gel bari
Hemencecik
Gel Beyaz Vifak
Gel sokul ıssız dibimize
Sensiz paramparça sezişimiz
Titreyen içimizi bir görsen
Seni nasıl özlemişiz.

Neler oldu yokluğunda bir bilsen
Bir gelsen
Sana neler söyleyeceğiz
Satırları gamla dolu serenat
Çocuklar gibi kurmak istiyorum cümleleri
Ek almamış, sade ve yalın
Bizi bir dinleyebilsen

Hissediyoruz korkutuyorsun bizi
Sanki gelmen bir hayal
Ebu Bekir’in elindeki iksir
Meleksi bir düşsün
Ey Vifak
Sen de bunu bil...
Bak neler oldu yokluğunda
Zahiren galip çıktı
Vahyin asasından, beşeri sihir
Mahşere uyanır gibi
Cumaya uyandı Zelanda
Secdede Ömer gibi olan da vardı
Ali gibi olan da
Rahlesinde Zinnureyn motifleri ümmetin
Rengi kırmızı hâlâ
Bir tuhaf kıyamet sesi
Sen neredeydin sesin de çıkmadı hiç?
Gece ay ağladı serzâkir olup
Buldozerin altında ezildi medeniyet
Kerpiç evlere indi hüzün
Okyanuslara kasvet ile uçtu meteor
Balıklar ululemirden müşteki
Ağıt düştü sabah selalarına
Hülasa tuhaf bir gidişat
Tadı yok koca âlemde, sensiz gündüzün

Annesi tertemiz beyaz çoraplarıyla
Namaza hazırlamış siyahî tatlı bebeği
Senin tatlı yavrunu
Bayrama hazırladığın misal
Cezayirli, Türkiyeli, Tunuslu anneler gibi.
Ne olur annesi ve annelerimiz biraz tahammül
Keşke, keşke, keşke deme...
Teemmül biraz
Elbette sizinkisi zor bir ayrılık
Lakin bu meyveli uğurlayışı ona
Çatlasak inan
Biz yapamazdık

Bu girdabın içinde
Yine de ne acı seni görmemek
Göçerken Cennete sitemlerle bir çocuk
Kelpten süt içerken vahada bir yetim
Sen orada olmalıydın
Çökerken dibe sözde insanlık
Kurtarmak için sen mutlaka
Orada olmalıydın.
İştahını cennete saklayan çocuk
Elinden tutmadığımızdan
Mahşerde bizlere kim bilir ne söyleyecek

Yoksun işte yok!
Ey beyaz Vifak
Teselli bekler senden
Üstünde yorgan olmayan sefil
Sahilde bir bebek yatarken yoksun
Kudüs’te sütunların dibinde bir aşk
Tarifi kimsece hiç mümkün değil
Şehitler evleniyor
Bir ölü damat bir ölü gelin
Davetlisin merasime
Ey güzel Vifak
Sen yine yoksun...

Vefasız olma Vifak
Bir vefa göster
Peçeni aç diyen Yahudi’nin kır düşlerini
Vallahi yokluğunu hissettik iliklerimize kadar

Bekliyoruz seni
Zeytin ve incir üzerine edilen yemin
Gel, dacin denen güzel güvercin
Buluştur bizi bir baştan bir başa
Yemen’den Zelanda’ya
Ürgüp’ten Üsküp’e
Bitlis’ten Tiflis’e
Kalplerden Filistin'e

Kifayetsizliğimizi görüyorsun zaten
Söz dahi bulamıyoruz seni hızlandıracak
Biz söyleyemesek de
Sen aklına tüm vahyi getir
Bir bak;
Yokluğun sinelerden neler aldı götürdü
Yıkıldı hisar, yıkıldı surlar
Harap olan değil sadece Basra
Viran oldu koca umman
Göreceksin nakış nakış ayette
Gelmeye mecbursun emirler gökte
Sen aktığında tutkal gibi saflara
Çocuğunu sonsuzluğa sallayacak anneler
Gel bir an önce ey nazenin Vifak
Daha ziyade düşürme bu ümmeti zillete

Hadi gelmek olmadı
O baş döndürücü bir kokun vardı
Bari onu gönder
O bir esse çölümüze misk gibi
Tesiri gelmen kadar
Sana ait olan her şeye
Su gibi ihtiyacımız var
Ben anlatamıyorum belki
Belki senin anlayacağın zaman değil
İster gel ister gelme
Hamburger pizza yerken
Bir kıtada süslü obez bebekler
Bir kıtada semaya tren olmuş
Uçuşuyor bebekler

Bu gelmemende zor
Her yer kan revan iken
Kaldı sadece
Elde kale gibi ayet siperlik
Ne düşünüyorsun bilmiyorum
Ey nazlı Vifak
Gelirsen çat kapı illaki bir gün
Hepimiz saf saf namaza durduk
Secdede
Huzur ve huşu arıyor iken
Yine arkamızdan vurdu haçlı Katolik

Bu defa hakikaten
İzah edemedim meramımı
Ha şimdi
Aha şimdi
Sanki de bugün
Seni beklemek o kadar zor ki
Gel ey Vifak
Gel ne olur
Her şey susmak da olsa
Konuşmakla hallolur