İnsan Niçin Sıkılır?

Nadire Batu

Nitekim şu kısacık dünya hayatındaki imtihanımızda sıkıntı; hem büyük risk ve tehlikedir, hem de büyük fırsattır. Peki, risk sıkıntının neresindedir?

Cevap: Hakikaten insan sıkıntıyla yaşayamaz. Bu sıkıntı insanı iki yere sevk eder. Yani sıkıntı, insanı ya Allah’a iltica etmek gibi bir neticeye götürür; ya da tamamen Allah’ı ve ahireti unutturarak, nefsin arzu ettiği bir hayatı yaşayıp karanlığa düşürür. İşte böyle bir insan zanneder ki, sefahate düşmekle kalbin ve ruhun manevi sesini kapatır. Ancak öyle değil, daha çok yarasını deşerek ahlakını bozar.

Zira sefahatten birçok şey kast edilmiş olabilir. Örneğin televizyonlarda ahlaka aykırı, aileyi tahrip eden, insanın hatırına güzel manalar getirmeyen ve sadece nefsi şımartıp yoldan çıkaracak telkinlerin yapıldığı filmler ve benzeri şeyler takip etmek; insanı, ahlakının bozulmasına adım adım götürür.

Aslında insanın zaman zaman sıkılması normaldir. Zira bu dünyada neredeyse sıkılmayan insan yoktur. Çünkü bu dünya, imtihan dünyasıdır. Bu imtihan dünyasında zaman zaman bilmeyerek günah işliyor olmamız sebebiyle sıkılabiliyoruz.

Örneğin; “Bugün içim daraldı, kalben ve ruhen sıkıntı içindeyim!” diyenler hep vardır. Ancak bundan olumlu yönde faydalanarak Allah’a iltica edip O’nu zikredenler veya olumlu yönde faydalanmadığı için daha büyük sıkıntıya düşenler de vardır.

Özellikle insanın israfın her türlüsünü yapması, kalbini ve ruhunu gıdasız bırakması ve vazifesini yapmaması, kalben ve ruhen sıkılmasına sebep olur. Bilhassa israfın en büyüğü, insanın akıl ve organlarını israf etmesidir.

Eğer bir insan dünyayı tercih edip ahireti arkaya bırakırsa ve yavaş yavaş arkaya bıraktığı ahireti unutmaya başlarsa, zaman ve akıl nimetini israf ederek, elmas alabileceği sermayeyle cam almış olur.

Elbette insanın ebedi cennetin kapılarının açılmasına vesile olabilecek akıl, merak ve diğer duygularını sadece şu fani dünya için kullanması israf ve zulümdür. Bu hatayı yapan, kalben ve ruhen sıkılır. Sıkılır ki, hatasını anlayıp vazgeçsin; inat etmesin! İşte böyle bir durumda bir şeyler yanlış diye kalp ve vicdan alarm vermeye başlar. Nasıl ki bir insan acıkınca mide “Ben açım!” diye alarm verir. Hakeza insanın kalbi ve ruhu da, “Benim bir problemim var” veya “Benim bir ihtiyacım var, gider!” diye alarm vererek manevi açlığını belirtir. Bu nedenle insanın kalbi ve ruhu gıdasız kaldığı sebebiyle sıkıldığında, şayet sıkılmasını israf ederse, elbette büyük bir karanlığa ve ahlaken çökmeye doğru kendi eliyle gitmiş olur.

Öte yandan yapılan bir iyiliğe karşı teşekkür etmek, kalbin ve vicdanın vazifesidir. Bu vazifeyi yapmayan, iyiliğin kıymetini bilmiyor demektir. Elbette yapılmayan bu vazifeden dolayı kişi manen rahatsız olur. Hâlbuki karşıya ayıp olur diye değil; iyiliğin kıymetini bilip, bir şeyler yapmak istemek kalbin bir özelliğidir.

Ayrıca Allah’ın her birimize ve her an sunduğu sonsuz iyilikleri vardır. Bu nedenle Allah’ın bu sonsuz iyiliklerine karşı O’na şükretmek, kalbin vazifesidir.

Nitekim insan güzel bir şey gördüğünde, bir şeyler söylemek ister; söylemezse sıkılır ve rahatsız olur. Bu nedenle mü’min güzel bir kelebek gördüğünde “Maşallah, barekallah, ne kadar güzel yaratılmış!” derse; kalbi, vazifesini yapmış demektir.

Ancak insan yaratılmış bir güzel kelebek için “Ne kadar güzel!” derse; onun kalbi, vazifesini yapmamış olacağı için sıkılır. Eğer kalp, sonsuz kudret sahibi Allah’ın varlık ve birliğinin delillerini kelebekte görseydi; vazifesini yapmış, gıdasını almış, sükûnet ve rahata kavuşmuş olurdu. İşte bu da insanın güzel kelebek için “Ne kadar güzel yaratılmış!” demesini gerektirir ki, sonsuz güç sahibi Allah’ı hatırlayabilsin.

Elbette insanı sükûnete erdiren ve ıstırabını kaldıran kelebek değil Allah’tır. Dolayısıyla kalp, Allah’ın eserlerine bakarak hayran olup, hayretini ifade ettiğinde vazifesini yapmış olur. Böylece kalp, Allah’a olan hayranlığı neticesinde tatmin olur.

Nitekim Rabbimiz, “Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur” diye ne güzel buyurmuştur. Bu nedenle Rabbimiz, Müslüman kardeşlerimiz olmak üzere hepimize yaşadığımız sevinçlerimizi O’na şükretmemizde vesile olacak şekilde değerlendirmeyi nasip etsin inşallah.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.