Nitekim ABD, İngiltere ve Danimarka gibi daha birçok batılı ülkeler bile karma eğitimi sorgulayıp tartışırken ve oralarda tek tip eğitim veren okullar bulunmuşken, bizler karma eğitim sistemini istemediğimizi belirttiğimiz birileri şiddetle karşı çıkıyor. Hakikaten karma eğitim sebebiyle gençleri böyle bir imtihana tabii tutmak büyük bir vebaldir. Peki, karma eğitimde hoca ve öğrenci ilişkisi nasıl olmalıdır?
Cevap: Hoca ve öğrenci ilişkisi, bilgi alışverişiyle sınırlı kalmalıdır. Maalesef çoğunlukla ilahiyat fakülteleri ve hocalar kötüymüş gibi gösteriliyor. Neticede ilahiyat eğitimiyle ilgili sıkıntılar var. Ancak hocalarımız çoğunlukla iyi niyetliler. Maalesef nadir de olsa zaman zaman kötü vakalar olduğu gibi, bu durumu kötüye kullanan hocalar da oluyor. Ne yazık ki, her sektörde çürük elma çıkabiliyor.
Günümüzde iki zıt görüş bulunmaktadır. Bir kısım dindarlar, "Aman, erkeklerle konuşmayın!" diye kızlarını kısıtlayarak tamamen yasaklar koyarlar. Diğer bir kısım dindar hanımlar ise, "Biz sosyal bir varlığız." diyerek erkeklerle olan iletişimlerinde rahat davranırlar. Hatta kimi hanımlar, neredeyse hemcinsleriyle rahat bir şekilde konuştukları gibi erkeklerle de öyle konuşurlar. Bu durumda belki ortasını bulmak lazım.
Öte yandan kadın ve erkeğin aynı ortamda birlikte çalışmasını da elbette sağlıklı göremeyiz. Çünkü kadın ve erkek birbirlerine meyyal olarak yaratılmıştır. Ama maalesef birçok iş hayatı karma... Bu durumda erkeklerle hiç konuşmadan iş hayatını devam ettirmek ne kadar sürdürülebilir ki!? O halde karşı cinsle olan iletişimde tamamen yasaklar koymak yerine sınırlar koyulmalı. Peki, bu sınırlar nelerdir?
Cevap: Hanımlar, suistimaller olmasın diye sosyal hayatta, iş hayatında veya öğrenciyken herhangi bir sıkıntı veya derdini erkeklerle değil, kadınlarla paylaşıp dertleşmelidir. Eğer kendisi öğrenciyse, bir problem veya sıkıntısı olduğunda rektöre aktarmalıdır. Bu durumda kız öğrenci, hocaların telefon numaralarını alıp whatsapp üzerinden konuşmamalıdır.
Bu bağlamda hoca ve öğrenci sınır koymalıdır. Şayet öğrenci sınır koymazsa bile, asıl sınır koyması gereken hocadır. Çünkü ne yazık ki günümüzde 20-25 yaş arasındaki kız öğrenciler, çoğunlukla sınırlardan haberleri olmamakla beraber, hocadan zarar gelebileceğini düşünmedikleri için sınır çizemeyebiliyorlar.
Özellikle bir kısım dindar çevrenin kızları adeta fanosun içinde saf olarak yetiştirildikleri için kötü insanları tanıyamıyorlar. Dolayısıyla karşılaşacakları olaylar ya onlara aktarılmıyor veya sadece korkutucu olarak anlatılıyor. Böyle olunca da bütün bunlar hep ters tepeceği için insanı sağlıklı bir sonuca götürmüyor. Çünkü herhangi bir şeyi içini doldurmadan tamamen yasaklamak arıza doğurur. O halde tamamen yasaklar koymak yerine; "Erkeklerle olan mesafemi, konuşmamı ve iletişimimi nasıl sağlıklı bir şekilde yürütebilirim?" diye düşünmeliyiz.
Peki diyelim ki işyerinde, bir çalışan erkeğe iş icabı işi düşen bir kadının, işini hep birileri aracılığıyla mı halledecek? Bir de tam tersini erkek için de düşünelim... Hem bu ne kadar sürdürülebilir ki!? Ancak iş icabı işler halledilirken, tenha yerlerde olmamasına son derece dikkat edilmelidir. Ayrıca toplumda kötüler var diye her insan kötü değildir. Maalesef bu özellikteki dindarlar, sağlıksız iletişim kazaları sebebiyle akrabalarıyla da sorunlar ve küslükler yaşarlar. Bu nedenle önemli olan erkeklerle olan sınırlarını koruyarak gerektiği kadar konuşmaktır. Bunun dışında konuşurken dertleşmemek, yakın temas kurmamak ve özel hayatla ilgili bilgi vermemektir.
Öte yandan baba figürü eksik olan bir kız öğrenci, çoğunlukla erkek hocasına hayranlıkla bakıyor. Yani hocanın onu görmesi demek, onun varlığını kabul etmesi demektir. Bilhassa ona güzel sözler ve onay gelirse, kız etkilenerek duygusal olarak bağlanır. Böylece ilişkinin adımları atmaya başlanmış olur. Aslında kızlar, o yaşlarda çok saf ve temiz düşündükleri için hocanın ona yardımcı ve destek olması sebebiyle hocayı sevebiliyor. Bilhassa hocanın, "Ne sıkıntın olursa yanındayım!" demesiyle kız öğrenci kendini çok iyi hissettirebiliyor. O halde aileler, kız çocuklarını saf değil, uyanık ve kimsenin oyuna gelemeyecek şekilde bilinçli yetiştirmeliler. Bilhassa onları sevgilerinden mahrum etmemeliler.
Ayrıca hoca da nerede duracağını bilmeli ve özel hayatını öğrenci ile paylaşmamalıdır. Çünkü özelini anlatanların arasında farklı bir bağ oluşur. Özellikle erkek hoca olan kişi evliyse, "Beni ne kadar iyi dinleyip anlayan bir hanım!" diye düşünebiliyor. Bu işyerinde çalışan hanımlar ve beyler için de geçerlidir. Halbuki belki de kişi gayet iyi niyetli bir şekilde karşı cinsi dinlemiştir. Ama bu onun kafasında farklı işlemiş olur. Dolayısıyla karşı cinsle yakınlaşmak sağlıklı değildir. Ancak eğer o kişi eş olarak değerlendirilirse o başka... Elbette bu durumda yine sınırlara dikkat ederek tanımak adına bazı şeyler konuşulabilir, konuşmalıdır.
Öte yandan bir kısım insanlar, karşı cinse tuzak kurar; sonra da pişkince, "Tuzağa düşmeseydin!" deyiverirler. Bu nedenle özellikle hanımlar, beylerin evine gitmemeleri gerektiği gibi arabalarına da binmemeliler. Maalesef bazı dindar geçinen erkekler, kendilerine çok güvendiklerinden olsa gerek, karşı cinsi arabasına alabiliyor.
Halbuki Hz. Yusuf gibi bir peygamber nefsine güvenmediğini belirtmişken, biz kim oluyoruz da nefsimize güvenip ona meydan okuyoruz! Halbuki nefis ve şeytanla oyun oynamaya gelmez! Çünkü onların desiseleri çok sinsi ve çetindir. Zira böylelerin adı kötüye de çıkmış olabileceği gibi, bu durumda baş edilemeyecek sonuçlarla da karşılaşılabilir.
Hem sanmayın ki sadece kadınlar, erkeklerin tuzağına düşerler. Bazen tersi de olabiliyor. Nitekim Bediüzzaman hazretleri tesbihatta, kadının fitnesinden, şerrinden ve belasından Allah'a sığınmıştır. Ayrıca bazı kadınlar şerli olup tam bir fitne ve fesatlar. Çünkü günümüzde aile ve akrabalık bağlarını paramparça eden kadınlar da görebiliyoruz. Hatta erkeklerin, erkeğe zarar vermesi gibi; kadınların da kadına zarar vermesi aşikardır. Örneğin kadın, bir başka kadının yuvasını bozabiliyor, alın size zarar! Elbette bunun örnekleri çoğaltılabilir. Maalesef şerli kadın ve erkekler bazen karşı cinse, bazen de birbirlerine zarar verirler. Peki, erkekten arkadaş olur mu? Olur ancak sadece hayat arkadaşı olur. Öyleyse biz bu hayatın hesabını vereceğimiz için adımlarımızı da ona atmalıyız.
Öte yandan insanların duygularını kontrol edemeyiz. Yani insanların kalp ve zihinlerinden geçen niyet ve planları bilemeyiz. Ama müminler olarak (Allah'ın izin ve yardımıyla) kendimizi kontrol edebiliriz. Kendimizi ne kadar kontrol edebilir ve iradeli olabilirsek, insanların zararlarından bir o kadar korunur; hayatta tükenmez, yükseliriz inşallah.
Hakikaten insan kendini ne kadar çok muhafaza ederse, kendisine olan saygısı da bir o kadar artmaya başladığı gibi, insanlara yol gösterici de olur. Ayrıca kişiyi zaaflarından yakalayan en büyük düşmandır. Rabbimiz, bizleri şerli kadın ve erkeklerin şerrinden korusun, Amin...