Risale-i Nur bayraktır. Ahirette Nur Talebelerinin alemdarı Hafız Ali Ergün’dür. Dünyada Kafkas kartalı Bekir bayrağı alır. Şehir şehir, kasaba kasaba gezerek, ovaları, dağları geçerek Risale-i Nur’u göndere çeker. Gece gündüz, aç susuz, kılıçsız, tabancasız en zor şartlarda iman davası için koşar. Defalarca ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Aracı kara saplandığında yürüyerek gider. Lügatinde menfilik yoktur. Etrafındakiler şartların ağırlığından bahsettiklerinde, “Bana neden olmayacağını değil, nasıl olacağını söyleyin!” diyerek ders verir. Değil mi ki iman varsa imkân da vardır.
Coşkun bir denizdir Bekir. Fırtına kopunca dalgalar yükselir. Bir dalgalanmaya görsün engel tanımaz, yıkar, geçer. Bekir, Üstadın ve Hafız Ali’nin rüzgârını arkasına almıştır. Rüzgâr nereye savurursa oraya gider. Ne derse onu söyler. Coşkun olduğu kadar hüzünlüdür de. Bazen mahkeme salonlarını kara bulutlar kaplar. O zamanlar Bekir’de Barla Lahikası’ndan ders yapıyormuşçasına hüzünlü bir hâl hüküm sürer. Mahkemeler Nur kürsüsüne döner. Yüreğe dokunan, gönlü kımıldatan öyle sözler söyler ki karabulutlar dağılır. Karadeniz’in hüzünlü suları yürekleri ıslatır. Dinleyiciler gözyaşlarına boğulur. Hâkimler, savcılar ağlamamak için kendilerini zor tutar.
Bekir mazlum ve mağdurların sesi soluğu olur. Heyecan ve aksiyon adamıdır. Akıncı ruhludur, mehterdir, marştır. Türkiye’ye mehteri sevdiren güzide insanlardandır. “Hak Yol İslâm Yazacağız” marşlarını ülke çapında yaygınlaştıran odur. Ataları gibi kındaki kılıç misali daima tetiktedir. Her an arş emrini beklemektedir. İçinde mehter marşları söylenir, kösler vurulur, davullar çalınır. Mahkeme salonları cenk meydanına döner. Marşlarla gider, zaferlerle döner.
Anadolu’nun izbe bir yerindeki mahkeme koridorunda ilk defa gördüğü Nur Talebesi müvekkiline Sivastopol’u fethe giden Paşa gibi sarılır. Gazan mübarek olsun kardeşim, diyerek kahramanlık damarını canlandırır. Maznun cesaretlenir. Paşaya tekmil verircesine önünde hürmet ve muhabbetle bekler. Değil mi ki Üstad'ı da ona komutan demiştir.
Bekir, Bediüzzaman, Peyami Safa, Necip Fazıl ve Şule Yüksel Şenler gibi ünlülerin avukatlığını yapar. Şule Hanım hakkında tutuklama kararı çıktığında diğer avukatları Emniyet’e teslim etmeye karar verirler. Bekir şahlanır. “Türkiye’de hanımlar Şule Hanım’ı saklayacak ve teslim etmeyecek güçtedir.” diyerek teslim olmasını engeller. O coşkun bir denizdir; engeller ona vız gelir.