Duygu Aksoy’un yazısı
Hayat tohumundan hücreye, hücreden cenine, kemikten kasa bürünen bağımsız bir varlık olarak dünyaya geliyor insanoğlu. Her şeyi en güzel şekilde yaratan Yüce Allah sonsuz nimetlerini sunmuştur biz kullarına. Gökten yağmuru indirmiş, topraktan sebze ve meyveyi çıkarmış. Ayaklarımızın üzerinde durmamızı sağlayan yer çekimi yasası ve saymakla bitiremediğimiz kanunları.. Kalbimize sevgi tohumlarını yerleştirmiş. En önemlisi akıl ve iradeyi tercih etme hakkını vermiş. Yanlışı doğrudan ayırmayı, nefreti sevgiden ayırabilme özgürlüğü vermiş.
Baktığımızı görmüyor, işittiğimizi gerçekten duymuyoruz. Çevremizde O'nun varlığa ve birliğine bunca delil varken neden şahitlik etmiyoruz? Sahi biz Allah'ı gerçekten seviyor muyuz? Saçmalama dediğiniz duyar gibiyim. Korkutularak öğretildi her şey biz dünün çocuklarına... Sevmeyi öğrenseydik Onu daha mutlu etmeye çalışmaz mıydık? Dünyadaki sevdiklerimizi razı etmeye çalışmıyor muyuz? Annemizi, babamızı, eşimiz, evladımız, işverenimizi?
Senin rızan için diye başlayan niyetlerimizde karşılığını kuldan bekliyoruz. Dilimizle söylediklerimizi kalbimizle tasdik edemiyoruz. Ve kulu razı etmeye çalıştığımız kadar O'nu razı etmeye çalışmıyoruz. Yanılıyoruz… Duygularımızla hareket ettiğimiz sürece teslimiyeti aradan kaldırıp egomuzla hareket ediyoruz. Mükemmel olan sadece Yaradandır. Düşünelim, muhasebesini yapalım; O'nu gerçekten seviyor ve razı etmeye çalışıyor muyuz?
Bize şah damarımızdan daha yakın olan Rabbim, aldıkların ve vermediklerin için, Razı etmem gerekenin sen olduğunu bana gösterdiğin için sana sonsuz teşekkür ederim. Yaratılanı asla ve asla memnun edemedim.
Allah ile kalın…