Abdulkadir Çelebioğlu’nun yazısı
Bazı hocalarda görülen bir hâl var ki, maalesef hayattan ve günümüzden kopuk bir din anlatımı içindeler. Hakikatte o dediklerinin tatbik imkânı var mı ya da vukuatta karşılığı bulunuyor mu diye sorgulamadan insanlara sunuyorlar. Evlilik için günümüz şartlarında meslek, gelir ve bir düzen gerekiyor ki; bu üst düzey bir beklenti değildir, aksine olması gereken realiteye muvâfık olandır.
Şâzz, yani istisna olan misalleri umûma mâl ederek, "Bir erkek ile bir kadın geldi. Nikâhını kıydık ve evlerine gittiler. Düğün yapmadılar. İşte bu Hz. Fâtıma validemizin düğünü gibidir." deyip, bu şekilde bir evliliği herkesin yapabileceği algısını oluşturmak, şu anki günümüzdeki insanlardan ve durumdan bîhaber olmasa bile realiteyi göz ardı ettiğini gösterir.
Yahut üniversite okurken sadece burs veya öğrenim kredisi alan öğrencilere, "Din buna karşı mı? Devlet buna mâni mi? Örfe aykırı mı? Değil. O hâlde üniversite okurken öğrenciyken evlenebilirsiniz." demek de hikmete münâfidir. Şu anda Türkiye ortalamasında bu tavsiyenin ne kadar insana muvâfık bir durumdur bu?
Bir şeyin yasal, helâl ve örfe uygun olması, o şeyin herkes için uygulanabilir olacağı anlamına gelmez. Öğrenci iken evlendi diyelim; kirasından, faturalarından ve masraflarından bir türlü işin altından kalkamayan, zihni ve fikri sadece ekonomik sıkıntılarla yorulan insanlar ortaya çıkacaktır. Bu durumun öğrencilik hayatını da, aile hayatını da zora sokacağı muhakkaktır.
Peki neden bu şekilde tavsiye vermek yerine, devlet eliyle artık bu bozuk sistemde herkesin lâyık olduğu, liyakat sahibi ve ehliyeti olan mesleklerde istihdam olması sağlanmıyor? İslâm dini anlatımlarında bu üstte saydığım misâller gibi nicesini görenler artık bu kişileri dinlemek de istemiyor, gerçeklikten uzak fikirlerine de kıymet vermiyor.
Artık cılız bir ses de olsa bunu dile getirmek istiyorum: "Lütfen gençlere hayal satmayın! Olmayacak şeylerin beklentisi içinde gençlerin umutlarını tüketmeyin! Evlenince hakikatin böyle olmadığını gördükleri zaman sizden daha da uzaklaşacaklar."
Bu sebeple asrımızda evliliğin zorluğu da bilinmeli, âhirzamanda olduğumuz da idrak edilmeli ve evliliğin bir cihâd olduğu anlaşılmalı. Zorluk göze alınarak bu yola çıkılmalı. Sadeliği tavsiye eden Resûl-i Kibriyâ’ya kulak verelim (hem hanımlar hem erkekler olarak):
"Siz işitmiyor musunuz? Sade yaşamak imandandır; sade hayat sürmek imandandır."
(Ebû Dâvûd, Tereccül, 2)
Ve Fahr-i Âlem’in şu hadîsi göz ardı edilmemelidir:
"Nikâhın en hayırlısı, kolay ve külfetsiz olanıdır."
(Ebû Dâvûd, Nikâh, 31)
Ayrıca Kur’ân-ı Kerîm bu konuda bizlere mühim bir ölçü veriyor:
"Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez." (
Bakara, 2/185)
Bu ilâhî ferman bize şunu öğretiyor: İslâm, hayatı zorlaştırmak için değil, kolaylaştırmak için gelmiştir. Gençlere gerçekçi tavsiyeler sunmak, onları olmayacak beklentilere sürüklememek ve dinî rehberliği hayatın hakikatleriyle uyumlu kılmak, hem bugünkü gençliğin hem de yarının cemiyeti için en müstakîm yoldur. Hakikati söylemek, hayal satmaktan çok daha değerlidir. "Bir tane hakikat, bir harman hayalâta müreccahtır." (Mektubat, s. 473) Evet elhak böyledir. Bir tane hakikat, bir harman hayale tercih edilir. Hak ve hakikati ifade edip hayal satmadan, hayattan kopuk bir din anlatımı yapmadan insanlara ulaşmak gerek.
Hayatın içinde, her ânımıza tesir edip bizlere istikametli bir yol gösteren Din-i Mübîn-i İslâm'ı hakkıyla anlar ve anlatırsak; biiznillah hem dünyada huzuru, hem de âhirette saadeti kazanırız. Nitekim "iki cihanın ve iki hayatın medâr-ı saadeti yalnız imandır." (Şualar, s. 227) Ve o imanın hayata tam in'ikas etmesidir yani yansımasıdır. "İnsanın hususan Müslümanın tahassüngâhı ve bir nevi cenneti ve küçük bir dünyası aile hayatıdır." (Lem'alar, s. 201) Madem böyledir, bu aile hayatının kurulması öncesinde de Müslümanca tavır takınmalıyız.
Mehmed Feyzi Efendi'nin şu ifadesi durumu güzel hülâsa ediyor; "Evliliğin meşakkatine dayanmak, kemâlat-ı insaniyedendir kardaşım." (Hasan Erdoğan, Bediüzzaman’ın Âlim, Veli Talebesi, Ser ve Sır Kâtibi Mehmed Feyzi Efendi, s. 51)
Netice olarak diyebiliriz ki; dini anlatan insanlar hayattan kopuk olmamalıdır. Sadece teorik bilgiler veya istisnai misaller üzerinden tavsiyeler vermek, gençlerin gerçek hayatla bağını koparır ve hayal kırıklığına yol açar. Dinî rehberlik; hayatın içinden, realiteye muvâfık ve tatbik edilebilir olmalıdır. Gençlere evlilik, aile hayatı ve sosyal mesuliyetler mevzûsunda hakikatli ve hikmetli tavsiyeler sunulmalıdır.