| Dr. Mansoor Malik’in yazısı |
Son yıllarda bölgemizde yaşanan savaşlar, krizler ve insani dramlar, İslam dünyasında derin bir uyanışa vesile oldu. Gazze’deki acı, insanlığın adalet ve merhamet gibi evrensel değerlere yeniden sarılması gerektiğini hatırlattı. Bu atmosferde Türkiye, Pakistan, Suudi Arabistan, Mısır, İran ve Endonezya daha bilinçli, daha yapıcı bir işbirliği arayışına yöneldi.
Tek kutuplu dünyanın yerini çok aktörlü ve daha hassas bir düzen alıyor. Bu yeni çağda ülkelerin sahip olabileceği en kıymetli güç; istikrar, güven, ekonomik dayanışma ve diyalogdur. İslam coğrafyasının önde gelen ülkeleri bu gerçeğin farkında olarak daha koordineli adımlar atmaktadır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğiyle Türkiye:
- Doğu ile Batı arasında denge kuran,
- İnsani meselelerde kararlı duran,
- Kriz anlarında söz söyleyen,
- Ortak kalkınmayı önceleyen
bir merkez hâline geldi.
Türkiye bugün barışın, diyalogun ve çok yönlü diplomasinin güçlü aktörüdür. Pakistan, Suudi Arabistan, Mısır, İran ve Endonezya ile kurulan güven temelli ilişkiler bu yeni dönemin omurgasını oluşturmaktadır.
Son yıllarda yaşanan gelişmeler — Suudi Arabistan–İran uzlaşısı, Türkiye–Mısır yakınlaşması, Türkiye–Pakistan ortaklığı, Körfez ülkelerinin istikrara yönelik adımları — İslam dünyasında rekabet yerine ortak aklın güçlendiğini gösteriyor. Bu, uzun süredir özlenen bir birlik ikliminin işaretidir.
Müslüman dünyanın tek nükleer gücü olan Pakistan; güçlü savunması, stratejik konumu ve köklü işbirlikleriyle bölgesel dengede önemli bir rol oynamaktadır. Onun barış ve kalkınma vizyonu, ortak geleceğe güven katmaktadır.
Türkiye, Pakistan, Suudi Arabistan, Mısır, İran ve Endonezya’nın benimsediği temel ilkeler;
- egemenliğe saygı,
- karşılıklı güven,
- ekonomik dayanışma,
- bilgi paylaşımı
- ve diplomatik uyumdur.
Bu birliktelik bir blok değil; barışı ve ortak refahı önceleyen açık bir davettir.
Türkiye’nin yıllardır dile getirdiği prensip de budur:
“Eşitlik, işbirliği ve barış — herkes için.”
Osmanlı’nın dağılmasından sonra ilk kez İslam dünyası ortak bir tasavvur etrafında yeniden buluşmaktadır. Bu birlik; daha istikrarlı, daha dingin ve daha umut dolu bir geleceğin habercisidir.
Bugün İslam dünyasının önde gelen ülkeleri;
barışı, işbirliğini, kalkınmayı ve ortak yarını
birlikte inşa etmeye yönelmektedir.
Bu yolculuk sadece bir siyasi yakınlaşma değil,
ümidin büyüdüğü, geleceğin aydınlandığı yeni bir dönemdir.
Dr. Mansoor Malik — Londra