Nurgül Aylin İçliardıç’ın yazısı
Çocuklarımızın akademik başarısı ile ilgilenip ahlaki başarısını göz ardı ediyoruz.
Her an büyüyen çocuklarımız, yaşadığı olaylara karar verme ve davranış mekanizmasını yanlış kullanıyor. Ahlaki değerleri göz ardı ederek benmerkezci özgürlüğüne düşkün bir nesil yetişiyor. Zaman hızla akıp geçiyor, tutamıyoruz ve kaçırdığımız zamanı geri getiremeyiz. Acele edelim.
Evlatlarımıza büluğa ermeden insan olma sorumluluğunu ve insana yakışan değerleri ihmal etmeden verelim.
Zarif haller, kibar ve anlayışlı tavırlar, can taşıyan en küçük varlıklara bile şefkatli ve merhametli olmak güzel ahlakı temsil eder.
Kabalığı, şiddeti, ezici, yıpratıcı, cezalandırıcı ve kırıcı davranışları tercih etmemeliler.
Büyümekte olan neslimize yapıcı davranışlar öğütlemeliyiz ve davranış biçimlerimizle de bunları göstermeliyiz. Toplum içinde değer görmemize ve sevilip sayılmamıza vesile olan ahlaki erdemlerdir.
Dinimiz; iman, ibadet ve güzel ahlak üzerine kuruludur.
Kendisini toplumdan soyutlayan, diğer insanlardan ve beşeri ve sosyal münasebetlerini kesen ideal insan olamaz. Gençler, sosyal medyada ve bilgisayar oyunları ile çok fazla vakit geçiriyorlar. Ebeveynlerin: "Çocuğumuz evde, bizim yanımızda, bir köşede kendi ile vakit geçiriyor, biz de onunla uğraşmıyoruz" düşüncesi, çocuklarımızın başkaları tarafından ele geçirilip yönlendirildiği gerçeği ile bizleri yüzleştirdi.
Toplumda stresli, mutsuz, bunalımlı gençler çoğalmaya başladı.
Halbuki insanlara faydalı olan kişinin yüreğinde hissettiği huzur, tarif edilemez ölçüdedir. Günümüzde psikologların tavsiyesi, "İyilik yap, iyi hisset" önerisidir.
Her insan fıtrat olarak iyiliğe meyyal doğar, ancak içinde kötülüğe, karanlığa ve günaha meyilli yönü de vardır. İnsanın doğup büyüdüğü ailesi, yaşadığı çevresi ve muhatap olduğu kültür onu şekillendirir.
Fıtrat bozulmazsa vicdan ve kalp her zaman iyiliğe meyleder. Kalp ayarı bozulmuşsa, insanın halis niyet taşıması zor gerçekleşir.
İnsanın kendisini sadece biyolojik bir varlık olarak görmesi, üzerindeki bütün manevi değerleri yitirmesi anlamına geliyor. Vicdan, şefkat, cesaret gibi değerler insanı insan yapar. Bu hasletler beslenip geliştirilmiyor, psikolojik bozukluklar katlanarak çoğalıyor.
Aile kurmuş, evlatlar sahibi olmuş her bireyin sağduyulu olması gerekiyor. Yetişkin kişilerin kendilerine çok fazla zaman ayırma isteği, fedakarlığın yerini aldı. Aile bireylerinin istediklerini alarak, eşlerin ve çocukların birbirlerine olan ilgi ve sevgi göstergesinin yerine getirildiği sanılıyor. Sevgi ve ilgi yoksunu kalan çocuklarımızın yüreğini malayani şeyler ve dünya üzerindeki haramlar doldurdu.
Resulullah Efendimiz (sav) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur: "Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi kişiye günah olarak yeter." (Ebu Davud, Zekat 45)
Peygamber Efendimiz (sav) başka bir hadis-i şeriflerinde de şöyle buyurmuşlardır: "Kim kendi nefsini tanırsa, Allah'ı da tanımış olur." Dolayısıyla, kendisini bilemeyen, kainatı da Allah'ı da tanıyamıyor. Kişinin kendisini bilmesi, yaratan Rabbini bilip emirlerine itaat etmesi, anne ve babaya itaat etmekle başlar.
Maalesef günümüzde, "Özgür ol, özgür yaşa, kendi kararlarını kendin ver" fikrini gençlerimize, yetişmekte olan evlatlarımıza empoze ettiler. Onlar da asi olmayı, toplumda aykırı hareketleri ile farklılık sergileyerek ilgi odağı olmaya çalışıyorlar.
Yunus Emre'nin şu sözleri: "İlim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir. Sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır?" Sıkça hatırlamamız gereken nasihat niteliğindedir.
Hayırlı insan, toplumun ortak mahsulüdür.
Başka kişilerin de hayırlı insanlar olarak yetişmesine, cemiyetin hayra dönmesine yön verirler. İyi insan olmak, çok büyük işler başarmak değil, başarabildiğin kadar iyi işler yapabilmektir.