Tarihte birçok insan peygamberlik, Mesih iddiasına bulunmuştur; biz bunlara sanrı ya da hezeyan diyoruz destekleyicilerine ise paylaşılmış hezeyan/ sanrı diyoruz ve kişilik bozukluğu olarak görüyoruz.
Peki bu durumu 610 yılında olan peygamberlikten ayıran neydi, sahabeleri paylaşılmış hezeyandan farksız yapan neydi? O zaman peygamberimizin mecnun olarak görülmesine ne engel olmuştu?
“Kıyamet saati yaklaştı, Ay bölündü. Ama o müşrikler her ne zaman bir mucize görseler sırtlarını döner: ‘Bu, kuvvetli ve öteden beri devam edip gelen bir büyüdür!’ derler. Onlar hakkı yalan saydılar, heva ve heveslerine uydular. Halbuki her iş gibi bu nübüvvetin de kararlaştırılmış bir sonu elbette vardır. Oysa onlara kendilerini inkârdan vazgeçirecek ibretler nice olaylar bildirilmişti!”
(Kamer suresi)
Peygamberimizin mucizeleri ruhu yaratıldığında başlamıştır ve kıyamet kopana kadar da devam edecektir. Peygamberimiz, ilk ayetinden son harfine kadar kusursuz olan Kur'an-ı Kerim’i bize müjdelemiştir. Kuranın hediyesi Peygamberimiz, Peygamberimizin hediyesi Kur’an-ı Kerim olmuştur. Allah’ın merhametinin temsiliyeti olmuştur. Bir adım attığımız ilah bize Kur’an’ı Kerim gibi sonsuz bir ilim bahşetmiştir. Her harfi insana okuduğunda tek ona inmiş gibi denk gelir, kişi kendini özel hisseder. İnsan okudukça kendini tanır ve Rabbini tanır.
Hz. Muhammed’in (sav) peygamber olduğu zaman Arap yarımadasında çokça kâhinlerin gelecekten verdiği haberlerle konuşulurdu. Yalancı peygamberler ise her peygamber döneminde var olmuş ve günümüzde de varlıkları maalesef devam etmektedir. Tarihte en çok bilinenler; Secah (kadın), Tuleyha (erkek) bir diğeri ise Beni Ans kabilesinden Esvedi Ansi diye tanınan Abhele bin Ka’b idi. Kahin ve hokkabaz iddiasıyla tanınıp halkı sözleriyle tesir altına alırdı. Meleklerin ona vahiy getirdiğini iddia edip Yemen ahalisinden bir çok kişiyi etkisi altına aldı daha sonra peygamberimiz hakkından gelinmesini haber gönderdi ve Yemen’de bulunan Müslümanlar onu evinde öldürdü. Yalancı Esved’in öldürülmesiyle tekrar Müslüman vali ve memurlar Yemen’e döndü. Tarihte birçok kez bu olay tekerrür etmiştir.
610 yılı ve öncesinde kişilik bozukluklarından direkt bahsedilmese de büyücüler, kahinler, yalancı peygamberler olarak anılan grup söz konusuydu. Yine çok bilinenlerden ve neredeyse 40 bin kişiyi etkisi altına alan Müseyleme’tül Kezzap..
Peygamberimizle aynı dönemde yaşamış ve onunla işbirliği yaptığını diğer kavimlere inandırmaya çalışmıştır hatta Kur’an-ı Kerim’in benzerini yazmaya çalışmıştır. Etrafında olanlardan bazıları ‘Sana inandığımız için değil bize rol yapmana gerek yok, Kureyşlilere karşı olduğumuzdan seninleyiz’ demiştir.
Müseyleme peygamberimize yazdığı bir mektupta ‘Allah’ın elçisi Müseyleme’den Allah’ın elçisi Muhammed’e, Dünya ikiye bölündü yarısı sizindir yarısı bizim..’ yazmıştır.
Buna karşılık peygamberimizin yazdığı mektup Topkapı müzesindedir. Şöyle buyurmuştur: Allah’ın elçisi Muhammed’den yalancı olan Müseyleme’ye, yeryüzü Allah’ın mülküdür, onu kimse paylaşamaz, Allah dilediğine ondan istifade ettirir, eğer tövbe edersen Allah seni affedecek ama tövbe etmezsen helak olacaksın..’
Bu sözlerden kısa bir süre sonra peygamberimiz vefat etmiştir. Museyleme daha fazla ileri gidip ‘gördünüz işte o batıl ben hak olanım’ dedi. Halifeler durumu hızlıca toparlayıp kendilerine Hz. Ebubekir’i halife olarak seçmiştir. Hz. Ebubekir, ‘bir hatam olursa beni hemen uyarın’ deyip Museylemenin kibrinin üstüne gerçek bir insan olduğunu vurgulamıştır. Günümüze de lider rol modeli olmuştur.
Peki hak din olan İslam olduğunu nelerden anlarız?
Hz. Muhammed’in (sav) en büyük mucizesi Kur’an-ı Kerim’dir. Ondan önce gelen Peygamberler ise Hz. Muhammed’in son peygamber olarak geleceğini bildirmiştir. Çocukluğundan beri O’nu tanıyan herkes güvenilir olduğunu söyleyip ‘Muhammedü’l-Emin’ olarak anmıştır. İslam’dan önce ve sonrası tüm insanlığa karakteriyle de örnek olmuştur.
“Biz Resûl’e Kur’ân öğrettik, şiir öğretmedik, o zaten ona yaraşmaz. O sırf bir irşâd ve parlak bir Kur’ân’dır.”
(Yasin Suresi).
Hangi şiir bu kadar kusursuz oldu yıllardır. Yalancı peygamber olan Museylemenin anlamsız fil ve kurbağa suresi diye kendine vahyediğini iddia ettiği metinler mi evrensel olacaktı? Bize yol gösterip şifa kaynağımız olacaktı?
Kur’an, indirilmeye başladığı zamandan kıyamete kadar insana aykırı olacak hiçbir ayet yoktur. Hele ki iddia ettikleri gibi bilime ters hiçbir yanı yoktur. Kişinin ilmi arttıkça imanını arttıran bir dindir İslam. İnsanı düşünmeye yönlendiren ve çalışmaya yönlendiren bir din nasıl bilime tezat düşer. Bilim bize bir şeyleri açıklarken inancımız bunu anlamlı hale getirir. Günümüzde İslam’ın amel kısımlarının zamanla bu dünyada olan katkıları da keşfediliyor. Sahte peygamberler Namaz, oruç gibi ibadetleri yok sayarken zina gibi dinin emirlerini helal olarak adlandırıyordu. İnsan nefsinin hoşuna gidecek olan şeyleri emir olarak gösterip gerçek olandan tamamen alakasız bir din inşa etmeye çalıştılar. Köle ve kadın haklarından çok kritik bir dönemde söz edip akla hitap etmiştir İslam. Varlığının ilk dönemlerinden şimdiye kadar ise bir harfi bile değişmemiştir bu da bize Kur’an-ı Kerim’in vaadidir. Bize bu mektubu okuyup hayata geçirme çabasını Allah üzerimize vazife kılmıştır.
“O bir kâhinin sözü de değil! Ne de az düşünüyorsunuz! O, Rabbülâlemin’den indirilen bir derstir”
(Hakka, 69/42-43).