“Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde akıl sahipleri için pek çok delil ve ibretler vardır.
O akıl sahipleri, ayakta dururken, otururken ve yatarken dâimâ Allah’ı zikrederler; göklerin ve yerin yaratılışını tefekkür ederler ve: “Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın. Sen bütün eksik sıfatlardan uzaksın. Bizi cehennem azabından koru!” derler.”
(Âl-i İmrân Suresi 190-191)
İnsan, beden ve ruhtan oluşur ve bedeniyle mana alemine muhabbet kurması gerekir. İçten gelen huzursuzluğu, kısa süreli haz veren maddeler ile geçiştirmek, insanda uyuşturucu kullanma etkisi bırakıyor. Bununla birlikte gerçek problem düzelmiyor. Kısa bir süre uyuşturucu etkisinde olan insan sadece kör olup fark etmeden kendisini kandırıyor. Ruh, acı da çekiyorsa hayatta her şeyi yolunda da gidiyorsa olanları anlamlandırmak ister böylece tefekkür insanın ilacı olmakla beraber, bir nevi oksijen görevi görüyor.
Tefekkür etmek insanda tesadüfler zincirini kırar. İbadetleri; kültürel bir alışkanlık veya bilinçli olarak gerçekleştirmek, elbette aynı sonuçları doğurmayacaktır. Her ne iş yaparsa yapsın kişi bir saniye durup o işi yaptıranı düşünmeyi alışkanlık haline getirmesi gerekir. Kişi, övündüğü alan ne ise orada Allah’ın ona olan karşı ikramını fark etmeli. En basit düşünceyle insan, tamamladığı çok kolay bir işin sonucunda bile teşekkür bekler halbuki o işi yapan Allah, yaptırılan insandır. Bu durumda şükrün asıl sahibi onu fark edip zikredilmesini bekler. İnsan ise gün içinde madde ile o kadar çok ilişki kuruyor ki maddenin asıl yaratıcısını unutuyor. Yapanı ve yaptırılanı ayırt etme zahmetine bile girmeden dünyayı etrafında kendi döndürdüğünü sanıyor.
İnsanın hayat dersi Allah’ı bilmektir. Güzel olaylarda Allah’ı gören için zaten artık kötü bir olay kavramı dahi olmayacaktır, olanda hayır vardır ile yaşayacaktır. Yaşama anlam aramak için zorlandığı yerde Allah hikmet sahibidir bilinci ile sessizliğine bürünmelidir. Göremediği hayırların da bir hayır olduğunu bilip hırs olmadan anlamayı zamana yaymalıdır. Böylece bilinci artar ve insanlarla kişisel problemleri ortadan kalkmış olur.
Günümüzde oldukça popüler olan farkındalık kavramı ile insan kendine veya evrene teşekkür ediyor. Tefekkür de ise insan, farkında olduğu konu da Allah’ı zikredip ona şükrediyor. Kısacası şükür için farkındalık gerekiyor. Farkındalığı, yaratıcının tevafuk ettirdiği olaylarla gözlemlemek ise stres ve kaygıyı azaltır. İnsanı geçmiş ve gelecekten şimdiki zamana getirir. Tefekkürü farkındalıktan ayıran kısım; yaratılanı Allah ile anlamlı hale getirip düşünmektir. Tefekkür, dünyayı tesadüflerle dolu bir kaos küresi olarak değil düzenin ahengi ile kişiyi hayran olmaya yöneltir.
Peygamberimiz geçmiş ve gelecek günahları affedilmesine rağmen geceleri ağlayarak namaz kılardı. Hiç günahın yokken sizi ağlatan nedir diye sorulduğunda ise “Şükreden bir kul olmayayım mı?” buyurmuştur. Bir hadiste ise "Bir saat tefekkür, bir yıllık nafile ibadetten daha hayırlıdır." buyurmuştur. Gün içinde tefekkür ile geçen saatlerimiz artması dileğiyle.