“Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır."
Bediüzzaman Said Nursi
Düşünceler, zihninden akıp giderken insan neleri isterse onun üzerine düşüp büyütür. İnancına dair yanlış düşünceler zihninde varsa kişi ya bunun bir bulut gibi gelip geçmesine izin verir ya da içten içe bunu nasıl düşünebilirim diye kendine kızarak nefsine zulmeder. Vesvese olduğunu bilip kendini kötü hissetmekten sakınabilir.
Olumlu bir düşüncenin, olumsuz bir düşünceye oranla 100 kat daha güçlü olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Buna rağmen insan çokça olumsuz düşünerek hayatına o duygu için davetiyeler çıkartır. Allah (cc) bir Kutsi Hadiste “Ben Kulumun Zannı üzereyim, Beni Nasıl Bilirse Ona Öyle Muamele Ederim.” buyurmuştur. Sahte güzel düşünceleri değil; zahirde kötü olarak bildiğimiz olaylarda da güzeli bulmamız dinimizin tavsiyesidir. Bakış açımızın yönü bizi ruh yaralanmalarından korur. Basit ve önemsiz gibi görünen bu konu üzerine kişi kendini zaman zaman dinlemelidir.
“Hiçbir söz yoktur ki başıboş bırakılsın.”
(Kâf Suresi 18. Ayet)
Geçmişte kötü deneyimleri üzerine tekrar tekrar düşünüp zikretmek aynı deneyimi tekrar yaşamak istediğimizin görünmeyen tarafıdır. Evet, keşkesiz yaşam mümkün değildir ama o benim bu zamanki bilincimin keşkesidir. Üzerine defalarca düşünüp konuşmak insana bir şey katmayacaksa mutlaka zararı dokunacaktır. Çünkü insan zarar ve yarar çizgisinden birinde olmak zorundadır, bu konunun arafı yoktur.
Bir şeyi düşünmek istememe düşüncesi, zihni yine o düşünceyle meşgul eder. Bizim ne istemediğimiz değil ne istediğimiz üzerine düşünüp imgelemelerde bulunmamız gerekiyor. Asıl konu neyi beslediğimiz; neyi beslersek o büyür, iyi-kötü fark etmez çünkü her insan için bu kavramların karşılığı değişebilir.
Bizi diğer yaratılmışlardan ayıran önemli bir özellik Zan’dır. Hüsn-i zanna kuvvet imandan. Su-i zana kuvvet şeytandandır. Su-i zana delil olarak Nas Suresin de geçen “HANNAS” yani insana vesvese veren şeytandır. İman varsa dur deyip hüsn-i zan ile “Hannas’a” engel oluruz. İnsan kötü düşünceleri kendinden değil; damarlarında gezmesine izin verilmiş Hannas ile gelen vesvese olduğunu ancak iman ve ilim ile fark edip korunabilir. İman ile kötü düşüncelerimize dur deyip hüsn-i zana geçebiliyoruz. Hayır ve Şerrin Allah'tan olduğunu bilmemiz ile biz imanın şartını yerine getirmiş oluyoruz. Şer kısmını doğru idrak etmemiz gerekiyor. Çünkü Allah kuluna şer murat etmez.
Tefekkür etmezsek baktığımız çiçekte dikeni görür kötü düşüncelerimizi büyütürüz ama tefekkür varsa insan sabırla baharda açacak olan güle odaklanır. Kâinatta her yerde Allah’ı görebilmemiz hüsnü zan iledir. Tarikatte ise buna “İhlas” diyoruz. İbadette (yaşam boyu) Allah’ı kastetmek. Güzel düşünmek inanan için böyledir.
Mevlana’nın “Düşüncen konuşmana konuşman hareketine hareketin kaderine yansır. Güzel düşün güzel yaşa.” Ve diğer nice İslam alimlerinin güzel düşünme üzerine olan sözleri bizi hayattan lezzet almaya yönlendiriyor. Anlıyoruz ki düşünme biçimimiz ile hayat deneyimlerimiz arasında görünmeyen bir köprü bulunuyor.
Çoğu inancın birleştiği bir nokta; hayatın koşturmasına ara verip tefekküre yönelmektir. Günümüzde bunu yapanlar; dini inançlar veya evrensel nitelikte olan çekim yasası, olumlu düşün ve konuş gibi teorilere dayatır ve de olumlu yönden hayatlarının değiştiğini belirtirler. İslam’da hüsnü zan, tefekkür gibi tavsiye edilen sünnetlerin isimleri, şimdiki zamanın yeni kavramları ile yer değiştirse de içerik olarak çok benzerdir. İslam, şimdiyi onarırken ebedi hayatımıza da bu ibadetlerle çifte kazanç sağlar.
Duygularımız bize neler düşündüğümüzü gösterir. Düşüncelerimiz duygularımıza sebep olur. Duygu ve düşüncelerimizin farkında olmamız ise bize bahşedilmiş büyük bir lütuftur.