Penceresi zindanın dört köşeli
On ay oldu sen zindana düşeli
Altında buz gibi beton döşeli
Su koysan bir gün donar be Süleyman
Daha şimdiden ak düşmüş saçına
Öğrenemedik bir türlü suçun ne
Bu derdi kim düşürdüyse içine
Ciğeri bir gün yanar be Süleyman
Yaşadık hayatı biz düşe kalka
Sonunda dinecek bu hırçın dalga
Serinletmek için kopkoyu gölge
Salacak bir gün çınar be Süleyman
Çoğaldı ümitle yollara bakan
Pencerede duran balkona çıkan
Sadece düştüğü yerleri yakan
Bu ateş bir gün söner be Süleyman
Sensiz hiç tadı yok baharın yazın
Burnunda tüterken oğlunla kızın
Yoklayıp dursa da içinden hüzün
Dertlerin bir gün diner be Süleyman
Ayrılık derdini kavuşma önler
Seni ancak bunu yaşayan anlar
Hasretlik çekerek bağrı yananlar
Sevgiye bir gün kanar be Süleyman
Kopup gelir içli bir türkü dile
Yokluğun ağlattı babanı bile
Eğer geri gelmek kısmetse kula
Gidenler bir gün döner be Süleyman
Çiçek açar taze fidanın dalı
Bir his var içimde umutla dolu
Hep böyle gitmez bu derenin yolu
Düzlüğe bir gün iner be Süleyman
Günler geçip gider dün kalır dünde
Can gelir yüzüne sen güldüğünde
Seni herkes bayramda ve düğünde
Hayırla bir gün anar be Süleyman
Gerçekten adalet cübbesi giyip
Temiz vicdanıyla empati duyup
İnsaflı bir hâkim suçsuzdur diyip
Müjdeyi bir gün sunar be Süleyman
Sana dua gönderdik hep buradan
Üzülme evlattan puldan paradan
Değişik dertlerle yüce Yaradan
Kulunu bir gün sınar be Süleyman
Peygamber de olsa sınavda kişi
Dualara yaslan yaşarken kışı
Elbet beklediğin hürriyet kuşu
Camına bir gün konar be Süleyman
Zindanda bırak gel nemli gözleri
Çok bekletme hasret çeken bizleri
Suçsuzluğun masumluğun izleri
Ruhuna bir gün siner be Süleyman
Teselli bekleme sen el sözünden
Ne güzel ahiret var en azından
Fırtınalar diner dinmez gözünden
Durulur bir gün pınar be Süleyman