Ey mavi boşlukta salınan servi ağacı
Hiç merak ettin mi altında yatan kim
Gariplere iyiliği dokunmuş bir yetim
Kızarıp giderken dönülmez akşamın ufku
Ağladık epeyce yüzüne son kez bakarak
Gökyüzü bize eşlik etti gözyaşı dökerek
Hani ateş düştüğü yeri yakar derler ya
Oracıkta derin bir hüzün çöktü içimize
Eve dönünce yokluğu acı kattı acımıza
Ecel gelirse ölüm gizlice çalar kapını
Sevdiğini senden alınca beni anlarsın
O günden sonra bir güler iki ağlarsın
Eğri dalına konup acıklı ötse de bir kuş
Yanı başında durmadan inlese de çeşme
Sen rüzgârda uğuldayıp derdimi deşme
Yemyeşil giyinirsin tüm mevsimlerde
Giysisi onun dökülmüş sarı yapraklar
Yorganıysa üstünde gezdiği topraklar
Bir varmış bir yokmuş taşıdığımız can
Saç ağarıp belimiz bükülse de ağır ağır
Gözlerimiz körmüş kulaklarımız sağır
Ölümü perdeleyen nice insan gördük
Kendi yaşlansa da yaşlanmıyor gönlü
Ama bir gün ölümü tadacak her canlı
Hay huy ile solup gitti o gül ömrümüz
Bu dünya bizi yalancı ninnilerle uyuttu
Uyuyan herkes yapması gerekeni unuttu
İnsan ölüm karşısında hepten çaresiz
O günden beri hiç kurumadı gözlerim
Bir bilseniz onu ne kadar çok özledim
Madem bir gün sen de toprak olacaksın
Ey servi hep kıyamda durma secdeye eğil
Anladık ölümü öldürmek mümkün değil