Gün geçtikçe Gazze'de yaşanılan zulümler, feryat ve figanlar arş-ı alaya ulaştı. Kalpler mahzun, gönüller yaralı ve letaifler sessiz...
Tarifi imkânsız acı haller ve durumlar...
Bu kadar zorluklar içerisinde bir avuç mücahit, korkmadan, yılmadan ve ümitsizliğe kapılmadan Allah'ın rızasına ulaşmak ve şehit olmak arzusuyla kahramanane çarpışıyorlar.
Bir tarafta dünya devleri olan ve son teknolojiyle donatılmış silahlarla mücadele eden binlerce katil sürüleri... Diğer tarafta ise kahramanane mücadele eden dünyayı titreten bir avuç yiğit...
Tıpkı Bedrin aslanları gibi. Sayıca az fakat ihlas, cesaret ve şecaatte en ileri...
Buradan hareketle Bediüzzaman hazretlerinin şu çarpıcı ifadelerini yaşayarak görerek anlayabiliyoruz.
"İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre hâdisatın tazyikatından kurtulabilir. Tevekkeltü alallah" der, sefine-i hayatta kemal-i emniyetle hâdisatın dağlarvari dalgaları içinde seyran eder. Bütün ağırlıklarını Kadîr-i Mutlak'ın yed-i kudretine emanet eder, rahatla dünyadan geçer, berzahta istirahat eder. Sonra saadet-i ebediyeye girmek için Cennet'e uçabilir. Demek iman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dâreyni iktiza eder.”
Evet, bu çarpıcı ifadeleri hem Asr-ı Saadette hem de ahirzamanda yaşamış olan Bediüzzaman hazretlerinin hayatında da çok rahatlıkla görebilmekteyiz. Tehditlere, işkencelere ve zulümlere aman vermeyen ve davalarında tek bir eser-i tereddüt dahi göstermeyen bu kahraman yiğitlerin cesaretlerinin menbaı İmandır. Çünkü hakiki İmanı elde ettiklerinden dolayı kâinata meydan okumuşlardır.
İşte Gazze yiğitleri günümüzde en müşahhas örneklerdir. Yüzlerce isimsiz kahraman... Komutanları ise son yüzyılda görülen ve savaş meydanlarında askerleri gibi kahraman olarak savaşan ve şehit düşen Yahya Sinvar... Kanının son damlasına kadar, son kurşununa kadar savaşan bir kahraman. Silah yoksa da mücadeleyi bırakmamak ve teslim olmamak adına elindeki tahta parçasıyla mücadele eden bir yiğit. Asr-ı saadette tıpkı Bedrin aslanı Ashab-ı Güzinden olan Hz Ükkaşe gibi...
Savaşta kılıcı kırıldığında Resulullah (sav) durumdan haberdar olur. Ve hemen kendisine bir sopa verir. Tereddüt dahi etmeden, endişeye bir mahal vermeden savaş meydanında sopayla yiğitçe savaşır. Ta ki en büyük maksadı olan şehitlik mertebesine ulaşıncaya kadar.
Onlar orada İslamiyet’in izzetini ve şerefini muhafaza ederken tüm dünya zillet altında sadece izlemekle vakit geçiriyorlar. Sessiz kalmakla vicdanlarının çığlığı altında eziliyorlar. Evet, bu şeref ve izzet herkese nasip olmaz. Her bir mazlum ve şehit, ebedi saadet ve cennete gittiler. Lakayt kalanların ise ahirette hesabı yeni başlar. Rabbimiz bizleri, çetin olan mahşer gününün hesabından kurtarsın. Gazze’deki kardeşlerimize muzafferiyet versin. Kalplerimiz, dualarımız hep onlar içindir.
Vesselam…