Cumhuriyetimiz 100 yaşında.
Nice sağlıklı hayırlı güçlü ve mutlu yıllar dileriz.
Cumhur demek halk demek. Halkın yönetimi demek.
Bunu halk istemez mi? Elbette ister.
Sütsüz sütlaç olur mu olmaz. Birileri bunu önümüze koyuyorsa bizi zehirlemek istiyordur.
Halksız cumhuriyet de halka karşı cumhuriyet de yada cumhuriyete karşı halk da o demektir.
Böyle bir durum varid olursa, ortada bir fikri ve idari bir zehirlenme teşebbüsü var demektir.
*
Yüzüncü yaşını kutlayan cumhuriyetimizin 27 senesi tek partiyle geçti. Kalan 73 senesinde ise 4 darbe (1960, 1980, 28 Şubat ve 15 Temmuz girişimi) ile 2 muhtıra (12 Mart 1971 ve 23 Nisan e-muhtırası) yaşadı.
En son darbe girişiminde (15 Temmuz'da) kemale eren cumhurumuz cumhuriyetine sahip çıkmak için gövdesini ortaya koydu; darbeyi püskürttü.
İşte cumhuriyet o tarihten sonra tam cumhuriyet oldu.
Halk devletle bütünleşti ve ihanet şebekelerine karşı tarihi bir ders verdi.
*
Jakobenizme kayan ve halka cephe alarak halkın değerlerine kin duyan eski cumhuriyetçilik anlayışı iflas etmeye başladı.
Halkı terbiye etmeye kalkanlar demode oldu.
"Halk olmazsa ülkeyi ne güzel yönetiriz" diyen sözde halkçılar bir daha normal iktidar yüzü göremediler.
Kaybettikçe agresifleştiler. Kaybettikçe marjinalleştiler.
Ara dönemler kâr etmedi. Müdahaleler aziz milleti yolundan çeviremedi. Devlet de milletiyle bütünleştikçe daha çok büyüdü, daha çok güçlendi.
Özetle, cumhuriyetçilik propagandasıyla cumhuru boğmak isteyenler avucunu yaladı.
*
Cumhuriyet şekilden ritüellerden ibaret bir idarî mekanizma değildir.
Devlet kültürümüzde medeniyyetimizin göbeğinde hep yönetilenlerin organize olma teşkilatlanma davranışı hep varolageldi.
Ahilik zaviyeleri, ocaklar, loncalar, tekkeler ve medreseler saltanat dönemlerinde de hep idareye yön verdiler. Etki ve takip kurumları hep canlıydı.
Kethüdalar, Ahi Babaları, hocalar kanaat önderleri hep liderliklerini yaptılar.
Sadece padişahlık monarşizmine bakarak eski devirleri müstebit saymak mümkün değildir.
Selçuklu ve Osmanlının yönettiği topluluklar alabildiğine özgür özerk ve çok sesli çok kültürlü özellikler taşıyordu. Eğitim, adliye ve çalışma alanında alabildiğine serbestti.
Bunları niye mi anlatıyorum?..
Milletimizin ve milli değerlerimizin yani inancımızın yani kültürel değerlerimizin Cumhuriyet kavramıyla bir yabancılığı olamazdı.
Cumhuriyeti cumhurla sağlıklı biçimde buluşturmaktı mesele.
Karnı acıkan adam pirzola yemez mi? Yörük adam bal sevmez mi?
Ama döve döve yedirirseniz pirzolayı da balı da zehir edersiniz adama...
*
Mevlam devletimizi milletimizi payidar etsin. İçeride ve dışarıda muzaffer etsin. Filistin'e Ortadoğu'ya, Kafkasya'ya Balkanlar'a bayraktar etsin. Zulme zulmete karşı koyacak güç ve irade versin. "İla-yı Kelimetullah" ve "Nizam-ı Alem" maksat ve kudretini hasıl etsin.
Bu saatten sonra padişahlığı isteyen kimse yok.
Kimse sorumsuz, dokunulmaz hesap vermez idare tahayyülü yapmıyor zaten.
"Eski hal muhal..."
Tüm mesele cumhurun yani halkın doya doya cumhuriyeti yaşaması meselesidir.
Yüz senelik hikayemizin meselesidir.
Hayli mesafe katedildi.
Bu duygu ve düşüncelerle Cumhuriyet’imizin yüzüncü yılı kutlu olsun efendim...