Milletle kavga etmek, değerlerini ahlakını ve namus telakkisini hedef almak, sanat çevrelerinin kronik alışkanlığı olarak süregeldi.
Bu maraz her fırsatta nüksetmektedir.
Bu çevreleri besleyen, büyüten ya da küçülten odaklar sanki ısrarla onlardan bunu istiyor.
Onlardan anti-milli, anti-ahlaki ve anti-manevi bir açık kimliklilik talep ediyor sanki.
Özellikle film dünyasında bunu apaçık görüyoruz. Bu çizginin dışında kalanların da önü kapatılıyor.
Sanat dünyasının üstüne kara bir gölge gibi düşen bu mafyavari zihniyet, yönetmenlerin senaristlerin oyuncuların zihnini felç etmiştir.
Varolmak için; daha çok varolmak için her fırsatta milletle kavga ediyorlar bu yüzden.
Her sahnedeki aile düşmanlığı mı diyelim, alkol bağımlılığı mı diyelim yoksa düşkün hoca tiplemesi, kıskanç koca dokundurması gibi mi diyelim?
Kötü amca, kötü kaynana, kötü komşu, kötü çevre falan.
Hep kötülük, hep kötülük tasvirleri hep alıştırma hep sıradanlaştırma çabası.
Ağızlarını her açtıklarında zehir dökülüyor adeta.
Gören der ki, bunların bu milletle hiçbir alakaları yok...
Böyle sanat anlayışı düşman başına...
Niye ettim bu kadar lafı?...
SAPIKLIĞI SIRADANLAŞTIRMA İDDİASI
Geçtiğimiz günlerde medyada şöyle bir haber yayınlandı:
"RTÜK’ün “toplum değerlerine saldırı” iddiasıyla inceleme başlattığı Kızılcık Şerbeti dizisinin senaristi Merve Göntem, 4 yıl önce bir röportajda kullandığı sözler nedeniyle Cihangir’deki evinden gözaltına alındı. Göntem adli kontrol şartı ve yurtdışı çıkış yasağı talebiyle serbest bırakıldı."
Peki ne demişti bu senarist hanımefendi :
"Kızlar hayallerini gerçekleştirmek için kendilerine eğlenceli bir yol bulmuş. Para karşılığı seks yapıyorlar, bunda ne var ki. Onlara bu motivasyonu ülke şartları veriyor.”
(Kaynak:https://medyascope.tv/2025/09/15/kizilcik-serbeti-dizisinin-senaristi-merve-gontem-gozaltina-alindi-merve-gontem-adli-kontrol/)
Ülkemizde eğlence sektörü hep azınlık çevrelerin himayesinde günümüze kadar geldi. Bu azınlık dediğimiz kesim ya gayrimüslimler oldu yada marjinal ideoloji çevreleri olageldi.
Bu sebeple yol kesen banka soyan yılanların çıyanların kartpostallarını ısrarla üreterek kahramanlaştırdılar. Yada savcı katili senarist yönetmenlerin şiddetini görmezden gelerek, yılmaz sevici oldular.
Devirler değişti, iktidarlar değişti ve güya Türkiye çok değişti ama bu marjinal manzara hiç değişmedi. Bu çevreler sektöre hala hakim ve eski dönem martavallarını rahatlıkla pazarlıyorlar.
Elbette bunda hem günahımız var hem de çokça ihmalimiz.
RTÜK BAŞKANI ŞAHİN:
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin, 2025 yılının “Aile Yılı” ilan edilmesinin önemine dikkat çekerek, aileyi hedef alan yayınların sadece ekranlarla sınırlı kalmadığını belirtmiş. Şahin, “Bu yayınlar çocuklarımızın ruhuna, gençlerimizin istikbaline ve toplumumuzun huzuruna doğrudan sirayet ediyor” demiş.
Hakikaten anlamakta zorlanıyor insan?..
Bu ülkede enteller özellikle aydın-sanatçı- sinemacı-tiyatrocu geçinen kesimler neden milletin değerlerine savaş açar?
Neden ısrarla, namus telakkisini hırpalamak isterler?
Başka konu mu yok işleyecek, başka hayal mi yok kurgulayacak?
Dertleri nedir? Ve varmak istedikleri yer neresidir?
Anlayan berigelsin....