Gelin rahatsız olalım; Rahatlık öldürür bizi...

Maruf Özülkü

"Ey eski çağların cihangir Asya ordularının kahraman askerlerinin ahfadı olan vatandaşlarım ve kardeşlerim! Beşyüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız, sabahtır. Yoksa sahra-yı vahşette yatmakla, gaflet sizi yağma edecektir."

(Divan-ı Harbî Örfi. Risale-i Nur Külliyatı. Bediüzzaman Said Nursi.)

Böyle sesleniyor bize zamanın güçlü sesi Said Nursi.

İslam aleminin duraksamasına, gerek ferdî hayatta gerekse de içtimaî hayatta gerilemesine tepki olarak.

Dünya dönmüyor, dünyalık hırsla alemi perişan eden klikler ve ideolojiler de...

İslamiyet güneşini temsille yükümlü olan Müslümanların birer birer çözülmesi ve ulus devletler olarak her biri ayrı cenderede kendi rutinini yaşaması insanlığın kaç yüzyıldır mutsuz yaşamasına sebebiyet veriyor.

Müslümanlar sayısal olarak çoğalmalarına karşın zayıf ve çaresizlikleri artmış vaziyette bir duruş sergiliyorlar.

Cehalet ağa olduğu için, ruhlarda gönüllerde yüzbinlerce yalan ve taassub nasır bağlamış.

Muhabbet yerine adavet egemen olduğu için korkularla, gerginliklerle ve sloganlık hamasetlerle düşmanlıklarını sürdürüyor. Dosta şüphe veren düşmana koz veren bir stratejik akıl tutulmasıdır yaşanıyor.

Temel ihtiyaçlarını karşılamayan zenginin çok zengin, fakirin çok fakir olduğu yönetimlerle ekonomik refahı kazanma emelindeyiz. Batılı kan emicilerin kredi notlarıyla sevinen yüksek faizli sözde destekleriyle geleceğini ipotek ettiren neo-kapitülasyonlarla iktisadî meşruiyet arayan bir trendi yaşıyoruz. Faize karşı çıkan ülkenin bir numaralı adamı dahi yalnız kaldığını itiraf edecek ve hegemonik kampanyalara karşı direnç kaybı yaşayacaktır.

Bu yerleşik kirli ve vicdansız düzensizliğin çarkını bozmak bir başka bahara kalacaktır maalesef.

Ve adımbaşı kafa karışıklıklarımız. Birbirimize şüpheli bakışlarımız.

Her kanaat adedince meşreplerimiz derneklerimiz ve partilerimiz.

Hakkı galip etme çabasından çok, haklı çıkmak eksenli telaşlarımız var.

Berikini tehlike gören, kendini merkeze oturtan, klik bencili, grupsal yobazlarımız var mebzul miktarda.

İhlas uhuvvet derslerini hep muhatabımıza okuyoruz; kendimizi beri tutarak.

Ve böyle bir halet-i ruhiye içindeyken, İslam dünyasında bir şahlanış bekliyoruz. Hak etmeden bir fetih, bir ferec, bir zafer bekliyoruz.

HAMİYET VE KUVVETİNİZİ YANLIŞ YERE DAĞITMAYIN...

Mevcut gücünü fikrini ve heyecanını yanlış yerlerde kullanmanın ceremesini çekiyoruz yüzyıldır.

Teşhis şudur;

"Hikmet denilen makine-i âlemin nizamı ve telgraf hattı gibi umum âleme uzanan ve dalbudak salan kanun-u nuranî-yi İlahiyenin müessisi olan hikmet-i İlahiye, ufk-u ezelden kaderin parmağını kaldırmış, size emrediyor ki: Tefrika ile müteferrik su gibi, katre katre zayi' olan hamiyet ve kuvvetinizi fikr-i milliyetle yani: İslâmiyet milliyeti ile tevhid ve mezc ederek zerratın cazibe-i cüz'iyeleri gibi bir cazibe-i umumî-i vatanî teşkil ile bu kütle-i azîmi, küre gibi tedvir ederek şems-i şevket-i İslâmiyenin cemahir-i müttefika-i İslâmiyenin mevkebinde bir kevkeb-i münevver gibi cazibesine ittiba' ile muvazene ve ahenk-i umumiyeyi muhafaza ediniz."

(Divan-ı Harbî Örfi. Risale-i Nur Külliyatı. Bediüzzaman Said Nursi.)

Fen ve sanat ile cehalet ve zaruret girdabını aşmanın mecburiyeti vardır. Yoksa küresel çetelerin olmayan vicdanından merhamet dilenerek hayatı izzetle sürdürmek mümkün değildir.

Rahatlık eğilimini terketmek gerekmektedir. Artık mevcutla yetinme zilletinden bireysel konforlardan vazgeçme zamanıdır. Tüketme kampanyalarından üretim kampanyalarına dönüşme zamanıdır.

Maddi ve manevi kalkınma birlikte olmalıdır. Manevi moralle kültürel bir heyecanla ve profesyonel yol ve yordamlarla mesafeyi kapatmak zorundayız millet olarak.

Başka çaremiz yoktur.

İslam milliyeti meselesini kalben ruhen ve hissen kabullenmeliyizdir. Aidiyetimizi de mevcudiyetimizi de bu hakikat tepesinde kabul etmeliyizdir.

"Hem de İslâmiyet milliyeti denilen mazi derelerinde ve hal sahralarında ve istikbal dağlarında hayme-nişin olan ve Salahaddin-i Eyyübî ve Celaleddin-i Harzemşah ve Sultan Selim ve Barbaros Hayreddin ve Rüstem-i Zâl gibi ecdadlarınızdan emsalleri gibi dâhî kahramanlar ile bir çadırda oturan bir aile gibi herkesi başkasının haysiyet ve şerefiyle şereflendiren ve hayat-ı ulviyenin enmuzeci olan İslâmiyet milliyeti size emr-i kat'î ile emrediyor ki: Tâ her biriniz umum İslâmın ma'kes-i hayatı ve hâmi-i saadeti ve umum millet-i İslâmın ferdî bir misal-i müşahhası olunuz. Zira maksadın büyümesiyle himmet de büyür. Ve hamiyet-i İslâmiyenin galeyanı ile ahlâk da tekemmül ve teali eder."

(Divan-ı Harbî Örfi. Risale-i Nur Külliyatı. Bediüzzaman Said Nursi.)

Yaşadığımız buhranların temelinde bu ruh eksikliği vardır. Temel çıkışlarımızın bu gerçekliklerle beslenmemesinden mütevellit kafa karışıklıklarımız vardır.

Bir anda faşist olabiliyoruz, bir anda da keskin dönüş yaparak ümmetçi olabiliyoruz. Mesele kararlı net ve samimi ve kamil bir tavır sürdüremiyoruz uzun vadede.

Bu her aşamada yaşanan bir krizimizdir. Aşıldığı gün biz dev cüssemize haşmetli mazimize münasip bir selamla istikbaş ederiz inşaallah.

Beşyüz senedir yattığımız yeter değil midir?..

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.