Doğruluğu Değiştirilmiş Organizasyonlar (DDO)

Maruf Özülkü

GDO, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar demek. Çağın en önemli problemlerinden biri.

DDO, ise bizim bundan mülhem tanımladığımız ifade; ‘Doğruluğu Değiştirilmiş Organizmalar’ veya ‘organizasyonlar’.

Birinde genetik mühendislik iş görür, çeşitli tekniklerle kalıtımsal değişiklikler sağlanır.

Diğerinde algısal mühendislik iş görür, bireylerin abartılı veya yalanlı yönlendirilmesi veya idraklerine algıyla müdahale edilerek; olgunun olduğundan çok farklı biçimde algılanması sağlanır. Sistemsel ve kurgusal yalanlarla bu daha da pekiştirilir.

Aslında doğrularla baş etmek zordur. Ayıpla iş görenlerin temel açmazı da budur.

Algısal mühendislik çalışmalarıyla kitleleri öngörülen davranışlara sürmek ve bundan tasarlanan amaçlar sağlamak günümüz toplumbilimcilerinin çalışmasının ana konusunu oluşturmaktadır.

Haklı ve haksız basit yollarla anlaşılabilecekken bunu cerbeze (demagoji) ve mübalağa (abartma) ya da gereksiz tekrarlamalarla (pekiştirme) mecraından saptırma hareketleri çoğu kez amacına ulaşmaktadır.

Bu gerçekliği, Seyrani, yıllar öncesinde beyit halinde nakletmektedir; “Mahkeme meclisi icat olduğu / Çeşme-i rüşvetin akmaklığından…”

Burada mesele sadece yargı olgusunda değerlendirilmemektedir. Haklı ve haksızın ayan beyan olduğunu iki tarafın da kendini bildiğini ama bir yolunu bularak bu durumu tersyüz etme çabasının meslek haline geldiği ve profesyonelleşmenin kaydedildiği duruma vurgu vardır burada.

KISA SONUÇ ALMA ÇABASI VE İNANDIRICILIK

Bu tip çalışmalar kampanyalık dönemler şeklinde de olabilir. Sonuç odaklı yürütülen çabalar sonraki dönemlerde başka kampanyalarda da sürdürüldüğünde büyüsünü azaltır hatta kimilerine gına getirir. Ve tarih bu örnekleri ders konusu yapar sosyal bilimcilere.

TEKRAR EDEREK VURGULAMA

İnsanın tekrara karşı bir zaafı vardır. Çok tekrarlanan yalanın doğru olma ihtimali daha çokmuş gibi bir sonuca varabilmektedir. Yalana anında ve aynı tonda karşılık verilmediğinde bu yargı kesine yakın bir niteliğe bürünmektedir.

Yakın tarihimizde birçok çalkantı ve kriz dönemi sonradan yalan olduğu ortaya çıkan keskin söylemlerin sonucu olarak olagelmiştir. Yıllar sonra kara mizah konusu olan bu örneklikler o günün koşullarında sağlıklı değerlendirmeye tabi tutulamamıştır.

DAHA BÜYÜK GERÇEĞİ GİZLEME

Küçük gerçekleri büyükçe puntolarla sık sık piyasaya sürerseniz küçük, büyük zannedilir. İstisnai durumları umumi dile getirirseniz ve biri bin defa vuku bulmuş gibi vurgularsanız kasıtlı biçimde panik vermiş olursunuz.

DOKUZ DOĞRUYLA BİR YANLIŞI YEDİRME

On veriden dokuzunu kesin gerçeklerden oluşturup kabulleri peş peşe onaylattıktan sonra onuncu sıraya usturuplu bir yalanı monte edebilirsiniz. Dokuz defa “öyledir” dedirttikten sonra onuncu için de aynı repliği söyletmiş olursunuz. Oysa dokuz doğru bir yanlışı doğru yapmaz. Doğru elbette doğrudur, yanlışsa hep yanlıştır.

TAHRİK ETME

Bir şeyin doğruluğu yanlışlığı kadar onun vurgulama biçimi, zamanlaması ve ne tür etkilemeleri sonuç verdiği hususu önemlidir. Bir doğru aynı zamanda muhatabınızın yada muhatap kitlenin zaaflarını korkularını tetikliyorsa; kontrolden çıkarmaya sebebiyet veriyorsa, o doğru sadece bir doğru değil aynı zamanda potansiyel bir silahtır. Olgunun kendisi bir doğru da olsa etkileri bakımından yıkıcı yanlışlara yol açabilecektir. Peki bu doğruyu dillendirmek konjüktürel olarak doğru mudur her zaman?

FASİT KIYAS

Akıl mantık doğal dengeler açısından uygun düşmeyen örneklemeler, hayatta karşılığı olmayan kıyaslamalar da gerçeğin baş düşmanıdır. Doğrusu her şeyin mümkünlük ölçeğinde değil vuku bulup-bulmadığı hususunda değerlendirilmesidir.

İHTİMALİ OLMUŞ GİBİ GÖSTERME

Bir şey vuku bulmadığı halde, olma ihtimali üzerinden yapılan sıkı kampanyalar kafa karıştırma işlevini fazlasıyla gerçekleştirebilir. Olabilirliği olmuş, riskleri gerçekleşmiş ve evhamları kesin tehdit olmuş gibi gösteren kasıtlı yanıltmalar etkilerini gösterebilmektedir.

HAYATTA KARŞILIĞI OLMAYAN TİPLER OLUŞTURMA

Edebiyat, sinema ve tiyatro gibi kurgusal yapımlarda ortaya çıkan bir tutumdur bu. Yapımcıların ideolojik tavırlarına göre, yaşadıkları travmalara göre şekillendirilen tipler ve bu tiplere uyarlanan karakterler, olmayan bir dünyanın, karşılığı olmayan insanlarına bakışları odaklaştırır. Bu hayali tiplerle toplum, yapımcıların ya da yapımcılara kaynaklık eden çevrelerin arzu ettiği istikamete yönlendirilebilmektedir.

ALGISAL KARARTMA...

Toplum mühendisliği yukarıda zikrettiğimiz klasik metotlarla birlikte, yapay zeka gibi teknolojik desteklerle yürütülmektedir. Vakıa çoğu kez sonuç da vermektedir. Muhatap kitlenin bilinç düzeyi, duyarlılık ve farkındalık ile karşı koyma reflekslerini güçlendirebilir. Bu da topluma yön veren aktörlerin etkili söz ve eylemleriyle mümkün olmaktadır.

Ezcümle…

Doğruların zarar görmeden varlığını sürdürmesi ve her tür komplikasyona karşın doğru olarak kalabilmesi yoğun çaba ister.

Ve tahkik ehli olmak, sürüden ayrı kalarak, "Durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak" diyebilmek de meziyet ister.

"Gece karanlığında ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar" basiret ve ferasette olmak dosta kuvvet, düşmana korku verir.

Allah cümlemize bu duyarlılığı ihsan etsin efendim.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.