Kuraklık tehlikesi vardı. Yağış zamanı olmasına karşın ne kar ne yağmur gelmiyordu. Herkes ağzında aynı şikayet vardı.
-Bahar gibi kış yaşıyoruz...
-Yağış yok. Su yok, ekin yok. Barajlardaki su en düşük seviyede.
-Zor günler bizi bekliyor...
Neyse ki rahmet start aldı ve yağışlar başladı. İnsanların bu endişesi şimdilik gündemden çıktı.
Peki bu nasıl oldu:
Kamuoyu baskısı mı sağlandı?
Ya da gösterilerle sosyal etkinliklerle mi yağışların gelmesi sağlandı?
Bundan sonra aynı durum yaşandığında çözüm olarak kaydedelim diye soruyorum;
Yağışsızlık sorunu nasıl çözülür?
Her şeye açıklama getiren bilim, her olaya nedensellikle bağlanan seküler yaklaşımlar yağmursuzluğa karşı nasıl bir yol izlenmesini önermektedir acaba?
Mesela bu sene hiç yağmasaydı ve bu yağmamazlık küresel bir ivme kazansa buna karşı alınacak tavır olacak mıdır? Yeşillendirme doğal ortamı koruma ve suyu tasarruflu kullanma çabalarını takdir ediyor ve sürdürülmesini ısrarla talep ediyorum. Kastettiğim bu değil...
Yağmuru ve karı Allah'ın rahmeti olarak görmemeye inat eden ve müminlerin yağmur duasının anlamını idrak edemeyen yaklaşıma karşın soruyorum bu soruları.
Her gün şafakla birlikte güneşi başımıza diken ve her akşam dinlenelim diye akşam paydosuyla onu gönderip siyah battaniye ile birlikte ay ve yıldızlardan mürekkep lambalar gönderen eli görmezsek...
Doğar doğmaz bir anne baba veren ve en küçük arzumuza koşturan Rabbimizi anmazsak...
Hayat veren, hayatın her gereğini hazırlayan...
Rızık veren ve rızkı angarya olmasın diye bize iştiha denilen olguyla birlikte ikram eden...
Rabbimiz var. O çok rahman ve rahimdir.
Bizi bizden çok sever.
Bizi asla ihmal etmez; etmemiştir.
Arada bir bizi uyarmak için nazarımızda sıradanlaşan rububiyetine olan ihtiyacımızı hatırlatmak için hastalık gibi kuraklık gibi olumsuzluklar da verir.
Buna karşın alacağımız tedbirler ve tedavilerimizi elbette takip edelim.
Ama olayın büyük boyutunu görmemezlik etmeyelim.
Bunu bize ihsas ettiren mektubunu açıp okuyalım.
Her krizi ders olarak görmeliyizdir.
Her musibeti nasihat bellemeliyizdir.
Yani...
YAĞMURSUZLUK ALARM VERİR
Yağmursuzluk hali, Yağmur Duası vaktinin geldiğini alarm etmektedir bize. Bediüzzaman Said Nursi, "Yağmur namazı ve duası bir ibadettir. Yağmursuzluk, o ibadetin vaktidir. Yoksa o ibadet ve o dua, yağmuru getirmek için değildir. Eğer sırf o niyet ile olsa; o dua, o ibadet hâlis olmadığından kabule lâyık olmaz" demektedir. Devamında şöyle açıklık getirir sözlerine;
"Nasıl ki güneşin gurubu, akşam namazının vaktidir. Hem Güneş'in ve Ay'ın tutulmaları, küsuf ve husuf namazları denilen iki ibadet-i mahsusanın vakitleridir. Yani gece ve gündüzün nurani âyetlerinin nikablanmasıyla bir azamet-i İlahiyeyi ilâna medar olduğundan, Cenab-ı Hak ibadını o vakitte bir nevi ibadete davet eder. Yoksa o namaz, Ay ve Güneş'in husuf ve küsuflarının inkişafları için değildir. Aynı onun gibi; yağmursuzluk dahi, yağmur namazının vaktidir. Ve beliyyelerin istilası ve muzır şeylerin tasallutu, bazı duaların evkat-ı mahsusalarıdır ki; insan o vakitlerde aczini anlar, dua ile niyaz ile Kadîr-i Mutlak'ın dergâhına iltica eder."
(Bediüzzaman Said Nursi. Sözler. Yirmiüçüncü Söz. Birinci Mebhas. Beşinci Nokta.)
DUA'NIN GÜCÜ
Mümin insana verilen en büyük güç, doğrudan doğruya Kadir i Mutlak olan Allah'a her an görüşmesi ve talepte bulunma imtiyazıdır.
O makam ki her şeyin sahibi ve her şeye gücü yeten yüce bir makam.
Randevu saati zamanı yok. Hulus-i kalp ile el açtığında direkt bağlandığın her zaman "online" bir makamdır bu.
Bunun şartı sağlam bir iman, samimi bir şuur ve aczini zaafını idrak eden kendini bilmişliktir.
Evet dua önemli bir güçtür. Duanın bir ubudiyet yani kulluk sırrı olduğunu anlatan Said Nursi, "Ubudiyet ise, hâlisen livechillah olmalı. Yalnız aczini izhar edip, dua ile ona iltica etmeli. Rububiyetine karışmamalı. Tedbiri ona bırakmalı. Hikmetine itimad etmeli. Rahmetini ittiham etmemeli" ikazında bulunmaktadır.
Dünya hala dönüyorsa bu şuurun hatırına dönüyordur.
Hayat hala devam ediyorsa bu bilince erişmemiz için verilen mühlet henüz dolmadığı içindir.
Ama insan gariptir işte. Çabuk unutur, çabuk azar ve çabuk kaybeder...
Dönerse yol açık, dönüşünü bekler her bir işaret.
Hayatın kalabalığında fark ederse yüreğini dinlerse vicdanını, hayırlasa fıtratını kendine bir kıymet verecektir.
O zaman dua gücüyle yalnız Allah'a kul olma özgürlüğüyle ve mümin azizliğiyle şerefyab olur.
Yağmura da yağmursuzluğa bu açıdan bakarsak bunun sadece meteorolojik bir vak'a olmadığını anlar ve yağmura sevindiğimiz kadar yağdırana da bağlanmış olduğumuzu görmüş oluruz.
Şimdi yağsın gönlümüze afiyetle, dualarımızın yağmuru...