Hiç lafı eğip bükmeye gerek yok.
Bu ülkede...
15 Temmuz 2016 gecesi hainane bir darbe teşebbüsü yapıldı.
Siyasi iradeye yön veremeyenler çapulcularına güvenerek yine postal desteğiyle idareye el koymaya giriştiler.
Ama millet dik durdu. Amerikan çocuklarına yol vermedi bu kez.
Meydanları selâlarla tekbirlerle inlettiler. Şehadet ve gazayı canlandırdılar bir kez daha.
Mesele mevcut iktidara destek olma yada muhalif olma meselesi değildi.
Mesele birinin koltuğunu sağlamlaştırma meselesi hiç değildi.
Mesele millet meselesiydi. Milleti hazmedemeyerek her birkaç senede bir iradesine ayar vermek isteyen ceberrutlara "yeter artık" deme meselesiydi.
Mesele, dört bir sınırına ateş dökmek isteyen küresel şeytanın planını tersyüz ederek başına geçirme meselesiydi.
Mesele;
Her teşekküle sızmaya çalışan
Her değerin içini boşaltan,
Milli ve manevi ne varsa değersizleştiren... Zındıkaya yiğitçe meydan okuma meselesiydi.
...
O gece darbeye teşebbüs edenler vardı bir de karşı duranlar.
Bir de...
"Hele acele etmeyelim, biraz seyredelim sonra strateji geliştirelim" diyenler.
Bunlar da sabaha doğru rengini belli ettiler.
Hava durumuna bakmadan evden dışarıya çıkamayan bu eyyamcı taifenin çoğu utanmadan sıkılmadan tüm dini teşekkülleri aynı çuvala koyma gayretkeşliğine düşeceklerdi. Günahlarını bastırırcasına hakaret ve iftiralarda bulunacaklardı.
Unuttuk mu; elbette hayır...
...
27 Mayıs darbesi, 12 Mart muhtırası, 12 Eylül ihtilali, 28 Şubat postmodern süreci ve başarılı olsaydı 15 Temmuz girişimi hep toplumu cebren dizayn etme, halkın yüz vermediği hayal ve aktörleri silah zoruyla ikame etme davasını güdüyordü.
Hepsi de gücünü küresel gladyatörlere dayamış ve onların yönlendirmesiyle pervasızlaşmıştı.
Sözde müttefiğimiz Amerika'nın darbelere sponsorluk konusundaki cürümlerini saymaya gerek yoktur.
Bunu gerçekleştirmek için kullanmayacağı figüran yoktur. İstanbul'u işgal eden İngilizlerin yaptığı gibi işgali meşrulaştıran ve direnen Kuvva yı Milliyecileri isyankâr gösteren" bir Dürrüzade fetvası da icad edivermekten çekinmezlerdir. Böylelikle pak temiz ve muazzez Müslümanlıktan da intikam alacaklarını da hesap ediverirler.
Mağlup olan 15 Temmuz hainliğinin ardından ne kadar dini teşekkül varsa hepsini potansiyel fetöcü sayma alçaklığı da bu davranış biçiminin güncel versiyonudur.
Milli düşünce ile maneviyat kuvvetlerini birbiriyle çarpıştırmak kelimenin tam manasıyla "elhannas" bir planlamadır.
Keza konuşması gerekenlerin yüksek sesle konuşmaması, net duruşlarını profesyonelce deklare edememesi de bu sinsi çevrelerin cüretini yüreklendirmektedir.
Oysa millete kim kastederse, milletin seçtiklerine kim yan bakarsa ve bu yetmezmiş gibi iç veya dış ihanetlere en küçük bir destek verirse onu lanetliyoruz. Nokta.
Aslında Namık Kemal, çoktan noktayı koymuştur:
"Hakir olduysa millet, şanına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr ü kıymetten..."