Lise 9. Sınıf Öğrencileri
BÜTÜN HİKAYELERİ - ÖMER SEYFETTİN
Ömer Seyfettin Türk hikâyeciliğinin önde gelen isimlerindendir. Bizlere hikâyeyi sevdiren adam desek yeridir. İlkokulda Ömer Seyfettin hikâyeleri ile büyüdük. İçimize işlemiş öyküler yıllar geçse de hep taze kaldı ve nesilden nesile aktarılmaya devam ediyor edecekte. Ömer Seyfettin Balıkesir/Gönen doğumludur. 11 Mart 1884 den 6 Mart 1920 ye kadar olan kısa hayatına romanlar, hikâyeler ve bir de risale sığdırdı. Roman olarak Ashab-ı Kehfimiz, Yalnız Efe ve Efruz bey eserlerini Türk Edebiyatına kazandırdı. Yarınki Turan Devleti risalesi mevcuttur. Gelelim hikâyelerine. Ömer Seyfettin’in bilinen 126 hikâyesi vardır. Hikâyelerinden bazıları; Pembe İncili Kaftan, Diyet, Kaşağı, Başını Vermeyen Şehit, Perili Köşk, İlk Namaz, Gizli Mabet, Yüksek Ökçeler ve Primo Türk Çocuğudur.
SUÇ VE CEZA - FYODOR DOSTOYEVSKİ
1866'da yayımlanan Suç ve Ceza (orijinal adı: Prestuplenie i nakazanie), Dostoyevski'nin olgunluk döneminin ilk büyük romanıdır. Suç ve Ceza, Rus yazar Fyodor Dostoyevski tarafından yazılan psikolojik ve dram türündeki romandır. İlk olarak 1866 yılı boyunca "Rus Habercisi" adlı edebiyat dergisinde on iki ayda yayımlandı. Daha sonra ise tek cilt olarak yayımlandı. Romanda, parası için bir tefeci kadını öldürmeyi tasarlayan, Saint Petersburg'da yaşayan fakir bir öğrenci olan Rodion Romanoviç Raskolnikov'un manevi ıstırabı, pişmanlığı ve ahlaki ikilemlerine odaklanır. Dünya klasikleri arasında yer alan yapıt toplumsal kötülüklerin sebeplerini ortaya koyarken kötülükleri yapanların cezalarını çekmesi gerektiğini anlatır.
KÜÇÜK AĞA - TARIK BUĞRA
Ölümsüz yazar Tarık Buğra’nın en tanınmış eserlerinden olan Küçük Ağa, Milli Mücadele yıllarını çarpıcı bir hikayeyle ele alıyor. Roman, aynı dönem için yazılan birçok eserden farklı olarak küçük bir kasabayı merkez ediniyor. Bunun yanı sıra Milli Mücadele’ye yerel direnişçi ve çetelerin bakış açısını da ekliyor. Eser söz konusu dönemin bir yansıması olarak, farklı iç gruplar arasındaki fikir ayrılıklarını tema olarak işliyor. Ve bu yönüyle tarihe ışık tutan en değerli Türk romanları arasında gösteriliyor.
İlk olarak 1963 yılında yayımlanan roman, döneminde “tarihi roman” türüne yeni bir yaklaşım getirmesiyle dikkat çekiyor. Kahramanlığı konu edinen diğer tarihi romanlara kıyasla destansı üslubu reddeden eser, 60’lı yılların toplumsal gerçekçilik akımını etkili bir şekilde yansıtıyor. İlahi bakış açısıyla kaleme alınan eserde okur, romanda gerçekleşen tüm olaylara üstten bir gözle hakim oluyor.