Hiç olmadığımız kadar belki de, daha fazla hasret duymayalım ümidiyle sımsıkı bağlanarak umuda;
Hasretlerimiz yankılanıyor dimağımda, hasretlerimiz yankı buluyor kuytu köşelerde gecenin en ıssız en karanlık anında hiç kimsenin duymadığı yüksek bir perdeden çığlık çığlığa bir yankı, sadece O yalnız O’na ısmarlayarak hasretimi yumak yumak birikmiş çile.
Her şey, her şeye hasret!
Omuzumda dakikalarca ağlayan genç,
Sen neye hasret, ömrünün en baharında gençliğinin, güzelliğinin en zirvesinde!
‘Kuyudayım çıkamıyorum, öyle bir kuyu ki, çıkmak da istemiyorum’ dediğini duyar gibiyim;
Peki ya sen çocuk, sen neye hasret bunca bolluğun içinde sahip olduklarının tadını çıkarmak varken,
‘sahip olduklarıma gömdüm kendimi, elimden alınanlara çığlığım’ der gibisin!
Ebeveyn evladına evlat ebeveynine
Aile, aile olmaya hasret.
Bolluk berekete,
Nimet şükre,
Akıl mantığa,
Ruh huzura,
Aşk sadakate,
Beden ruha hasret,
Demem o ki dostlar,
Ne istediğinin farkında değil insanoğlu,
Aslında cümlesi, cümlemiz kul olmaya hasret.
Kendinde kul, ailede kul, toplumda kul olmaya!
Elhasıl
Aslına hasret insanoğlu
Aslına rücu edecek güne birde.
Aslına rücu edenlerden, kul olmayı kul kalmayı başarabilenlerden,
Hasretini vuslata çevirebilenlerden olmak ümidi ile sağlıcakla kalın dostlar..
Vesselam…