İmtihan Hakikati

Hüsniye Ünal

Öyle ibretlik hayat hikâyelerine denk geliyoruz ki; kendi dertlerimizin aslında ne kadar hafif olduğunu fark ediyor, “Derdimi seviyorum.” diyor, halimize şükrediyoruz.

Kimi insan, yaşlanmış ve bakıma muhtaç ana-babasına, kayınvalide veya kayınpederine bakmak zorunda kalıyor; bu sorumluluk altında büyük sıkıntılar yaşıyor. (Üstelik büyüklerine bakan bu insanların çoğu, kendisi de ileri yaşta, köşesinde oturup hizmet edecek değil, hizmet görecek durumda; hayatın yorduğu insanlar.)

Kimi, engelli çocuğuna ya da başka bir yakınına sabırla, kendi hayatından feragat ederek bakmak durumunda kalıyor.

Boyundan aşağısı tutmayan, yatağa mahkûm felçli oğluna ve mental sorunları olan tekerlekli sandalyedeki kızına tek başına bakan altmış yaşına yakın bir hanım tanımıştım. Hiçbir sosyal hayatı yoktu; ne bir yere gitme, ne misafir ağırlama... Bütün hayatı çocuklarının bakımı ile geçiyordu. Çoğu yerde gücü yetmiyor, acizleniyordu. Ümitsiz, mutsuz, çaresiz durumdaydı.

Kimi de ağır hastalıklarla, maddî sıkıntılarla, ruhî bunalımlarla boğuşuyor.

"Allah dağına göre kar verir." sözü halk arasında şöhret bulmuştur. En çetin imtihanlara tâbi tutulanlar ise peygamberler, âlimler ve imanı kavî mü’minlerdir.

Bu misaller gösteriyor ki, dünyada rahat aramak çölde serap görmeye benzer. Zira burası Dârü’l-İmtihandır; hakikî rahat ve huzur ise ancak Dârü’s-Selâm olan âhiret yurdundadır.

Rabbimiz Kur’ân’da şöyle buyuruyor:

“Andolsun, sizi biraz korku, biraz açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele!”

(Bakara Sûresi, 2/155)

İnsanoğlu yaşadığı sürece envâi çeşit imtihana maruz kalıyor. Dikkat çekici olan ise; çoğu zaman insanın en yakınlarıyla imtihan edilmesi. Bu bazen ebeveyn, bazen kardeşler, bazen eşler, bazen de evlatlar oluyor.

“Biz, kiminizi kiminiz için imtihan vesilesi yaptık ki bakalım sabredecek misiniz! Rabbin her şeyi görüp gözetmektedir.”

(Furkan Sûresi, 25/20)

Efendimizin (s.a.v.) bir hadis-i şerifinde belirttiği gibi:

“Mü’minin başına gelen yorgunluk, hastalık, kaygı, keder, eziyet, hatta ayağına batan bir diken bile günahlarına kefaret olur.”

Her imtihan bir ceza değildir. Allahû Teâlâ bazen sabrını ölçmek, makamını yüceltmek için; bazen de günahlarına kefaret olsun, gafletle dünyaya dalıp aslî vazifelerini unutmasın diye kullarını çeşitli imtihanlara tâbi tutar. Asıl önemli olan, imtihan edeni bilmek, sabır ve şükürle O’na yönelmektir.

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri der ki:

“Musibetler zahiren çirkin ve sevimsizdir. Fakat neticede rahmettir. Günahlara kefaret olur, sabırla karşılandığında uhrevî derecelere vesile olur.”

(Lem’alar, 13. Lem’a)

"Bu dünya dâr-ı imtihandır ve dâr-ı hizmettir. Lezzet ve ücret ve mükâfat yeri değildir. Madem dâr-ı hizmettir ve mahall-i ubudiyettir; hastalıklar ve musîbetler, dinî olmamak ve sabretmek şartıyla, o hizmete ve o ubudiyete çok muvafık oluyor ve kuvvet veriyor. Ve her bir saati bir gün ibadet hükmüne getirdiğinden, şekva değil, şükretmek gerektir."

(Lem’alar - 2. Lem’a)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Allah kime hayır murad ederse, onu musibetlerle imtihan eder.” (Buhârî, Merdâ, 1) buyurarak bu hakikati bildirmiştir.

O hâlde, hangi durumda olursak olalım, hamd etmeyi elden bırakmayalım. Çünkü hiçbir zaman unutmamamız gereken bir gerçek, “beterin beteri” olduğudur.

(Gazze, Doğu Türkistan, Arakan'daki kardeşlerimizin yaşadığı zulüm ve soykırımı gözönünde bulunduralım. Derdimiz ne olursa olsun Gazze'de ailesini kaybetmiş, kolu bacağı kopmuş, anestezi olmadan ampute edilen, aç, susuz, evsiz, çadırlarda yaşam mücadelesi veren, acı çeken müslümanların durumuyla kıyaslanamaz.)

Yunus Emre’nin:

“Hoştur bana senden gelen,
İster hırka, ister kefen,
Ya taze gül yahut diken,
Kahrın da hoş, lütfun da hoş.”

dizeleri inanan insanlar olarak şiarımız olmalı. Hikmetini anlayamadığımız durumlarla karşılaşınca, “Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler.” deyip tevekkül ve teslimiyetle sabretmek mü’mine en yakışan tavırdır.

Allah’ım!

Bizi imtihanları sabırla karşılayan, nimetlere şükreden kullarından eyle.

Kalbimize rızâ, gönlümüze kanaat, dilimize hamd nasip et.

Dertlerimizi şifaya, musibetlerimizi rahmete, gözyaşlarımızı mağfirete vesile kıl. Âmin.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.