Dikkat Eksikliği - Hiperaktivite Bozukluğu Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Hüsniye Ünal

“Sizi yaratan da, size şekil veren de O’dur.”

(Haşr 59/24)

Âyet-i Kerîme’de belirtildiği gibi her insan farklı özelliklerle dünyaya gelmiştir. Her yaratılışın bir hikmeti vardır. Ve bu hikmete binaen bazı insanlar fizikî, psikolojik, biyolojik ve mental olarak diğerlerinden farklıdır. Eskiden pek bilinmeyen (en azından teşhisi konulmayan) “dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB)” da bu farklılıklardan biridir. DEHB, biyolojik temelleri olan nörogelişimsel bir bozukluktur ve beyindeki dikkat, planlama ve dürtü kontrolünden sorumlu bölgelerde yapısal ve işlevsel farklılıklar ile ilişkilidir. Ancak yalnızca tıbbî bir olgu değil, aynı zamanda insanın yaratılışındaki çeşitliliğin de bir yansımasıdır. Bunda genetik yatkınlık en güçlü nedenlerden biridir. Beyindeki dopamin ve noradrenalin gibi kimyasal maddelerin işleyişindeki düzensizlikler de bu rahatsızlığın meydana gelmesinde rol oynar.

Günümüzde oldukça sık karşılaştığımız DEHB kişiyi ömür boyu etkileyen ciddi bir sorundur aslında. Bu insanların eğitim süreci, Aile içindeki ve toplumdaki durumu oldukça zordur. Çocuklukta başlayan dürtüsellik, fevrilik, sabırsızlık, konsantrasyon bozukluğu, öfke, kurallara uymama, her şeyden kolayca sıkılma, hiç bitmeyen, etrafını yoran aşırı hareketlilik gibi olumsuz özellikler kişi yetişkinliğe eriştiğinde irade ile kısmen dizginlense de kesin olarak atlatılamayan, daima omuzda yük bir durumdur. DEHB, kişi için bir suç ya da kusur değil, bilakis imtihanının bir parçasıdır.

Nitekim Rabbimiz: “Biz insanı mutlaka imtihan edeceğiz” (Beled 90/4) buyurmuştur.

İmtihan diyoruz. Çünkü DEHBli birey , diğerleriyle sıklıkla uyum ve iletişim sıkıntısı yaşar. Davranış ve tepkileri çoğu zaman anlaşılamayan, zihnî dağınıklığı “tembellik” ve “sorumluluktan kaçmak” olarak algılandığından kabul görmeyen kişidir o. Her ne kadar DEHB onun imtihanı olsa da bu vecihle o da ebeveyninin ve sonraki dönemde eşinin imtihanı haline gelir, çünkü öfkesi, sevinci, üzüntüsü ve tepkileri hep aşırı olduğundan idare ve geçimi zor bir kişidir, Acaba böyle olumsuz davranışlara sahip biri, toplumda ne derece kabul görebilir? Elinde olmayan yaklaşımları, bu farklı tabiatı yüzünden çoğu zaman dışlanan insan olmak ruh halini nasıl etkiler? Bu insanları biraz olsun anlayabilmek için empati yapmak lazım.

DEHBli bireyin, özel durumunun farkına varıp sürekli kendini frenlemeye, kontrollü hareket etmeye çalışması gerekir. Toplum bu konuda çok da bilinçli olmadığı için onu anlayamaz, ona nasıl yaklaşacağını bilemez, hatta çoğu zaman onun ruhunu yaralar. Yani durum hem DEHBli bireyin kendisi hem de çevresi açısından zordur. Aslında özünde samimi, dürüst, sıcakkanlı, sezgileri güçlü ve algıları yüksektir.

Peki böyle bir durumda ne yapılabilir?

Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretlerinin: “İnsanın çekirdeği olan kalb, ubudiyet ve ihlâs altında İslâmiyetle iska edilmekle imanla intibaha gelirse...” dediği gibi DEHBli birey çocukluktan itibaren güçlü bir İslamî eğitimle yetiştirilirse, yüreğine iman tohumu ekilip vicdanî duyguları geliştirilirse, olumsuz görünen tarafları büyük oranda törpülenebilir.

Netice-i kelâm,

Her insan Rabbimizin eşsiz bir sanat eseridir. DEHB de bir eksiklik değil, imtihanla beraber verilmiş bir hikmettir. Doğru anlayış, sabır, merhamet ve sağlam bir iman terbiyesiyle bu insanlar hem kendilerine hem topluma büyük faydalar sağlayabilirler. Rabbimiz bize, farklılıkları rahmet olarak görmeyi ve her kulun yaratılışındaki gizli hikmeti okuyabilmeyi nasip eylesin. Amin.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.