Bir düzene girmek isteyen, unutma sanatını öğrenmek zorundadır.
Ernst Jünger
Torunum Zeynep’le mutfakta bir şeyler hazırlıyoruz. Salça kutusunu açacağım sırada,
- Annanecim ben açmak istiyorum dedi. Uzattım uğraştı açamadı.
- Böyle işlere gücüm yetmiyor keşke hemen büyüsem, dedi. Gülümsedim; ben de senin yaşındayken bir an evvel büyümek isterdim ama şimdi çocukluğumu özlüyorum, dedim. Yüzüme hayret ve biraz da yadırgayarak baktı.
– Sahi mi? dedi.
‘Elbette’ dedim. – Bizim çok fazla oyuncağımız yoktu, dünya küçüktü biz çocukken, sevdiklerimiz hep yanıbaşımızdaydı, her istediğimize ulaşmamız çoğu zaman imkansızdı ama mutluyduk. Gülerken gerçekten gülerdik, ufacık şeylere sevinirdik. O yüzden ben çoğu zaman çocukluğuma dönmek isterim.
Zeynep bir müddet sessiz kaldı sonra,
– Annane bu yaşımda öyle şeyler yaşadım ki, eğer büyürsem, hani üniversiteli olursam veya bir iş kadını, yani bilmiyorum, büyürsem işte; çocukluğumu hiç özlemicem, bugünleri hatırlamak bile istemeyeceğim. Düşünsene covid oldu, dışarılara çıkamadık, okula gidemedim, bir çok insan öldü, kendime, size sevdiklerime bir şey olacak diye hep korktum, bir ara sen hastanede yattın ya, her gün ağladım ben. Şimdi yemek yerken, okulda arkadaşlarımla sohbet ederken biraz gülsem, mutlu olsam, hemen deprem bölgesindeki insanlar geliyor aklıma. Sence bu çocukluk hatırlanır mı?
İçim yandı,kalbime bin tane bıçak aynı anda saplandı, acıdan nefes alamadığımı hissettim. Susma sırası bana gelmişti.
Bir bakıma haklısın Zeynepcim, elbette hiç kolay şeyler yaşamadık. Hele siz çocuklar için bunu kabullenmek çok daha zor. Ama İnşaallah bugünleri birlik, beraberlik, kardeşlik, yardımlaşmayla atlatacağızz. Burada önemli olan, yaşadıklarımızdan ders alıp, kötülükleri, yanlışlıkları ortadan kaldırıp iyiliği, güzelliği, doğruyu gösterebilmek ve uygulamak. Sen bu yaşında yardımlaşmanın önemini daha iyi kavradın bu çok büyük bir nimet. Sonra Rabbimize sığınarak dua etmenin (bilhassa depremden sonra birlikte namaz kılıp dua etmeye önem verdiği için) insanı ne kadar rahatlattığını öğrendin. Bunlar çok büyük kazanımlar.
‘Evet’, dedi büyük insan edasıyla, ‘ama yinede içimde bir yerde bi eziklik, bi acı var annane!’
Kendime bile inandıramadığım halde ‘Geçecek yavrum’ dedim, ‘elbette izi kalacak ama geçecek. Burası dünya ve insanlar iyisi, kötüsüyle bir çok hadise yaşar, tecrübe edinir. Önemli olan yaşadıklarımızdan ders alıp, Rabbimize iltica edebilmek.’
– İltica ne demek annane?
– Sığınmak kuzucuğum. Rabbimize sığınıp O’nun Rahmet ve merhametini dilemek.
Bak mübarek günler başladı. Ramazan-ı Şerif bizim için bir nimet, duaların çokça kabul olduğu günlerdeyiz.
Rabbimizin bize verdiği nimetlere şükrederken, elimizden geldiği kadar ihtiyaç sahiplerine yardım edip, deprem bölgesindeki insanlar için dua etmeliyiz.
Zeynep’le hem sohbet edip hem mutfaktaki işimizi bitirmiştik ve Zeynep ders çalışmaya başladığında onu seyrederken, düşünüyordum; bu dönemin çocukları gerçekten çok şeye sahip, teknolojik olarak şanslılar, ebeveynler daha bilgili ve çocuklarıyla daha ilgili ama, Zeynep’in vurguladığı gibi heybelerinde fazlaca acı var. Diliyorum ki bu acılar onların yüreğinde oturup kalmasın. Sadece iyi bir tecrübe olup, kötü manzaralar akıllarından silinsin.
Elhamdülillah Allah biz kullarına unutmak gibi bir nimet bahşetmiş. Her ne olursa olsun, yaşadığımız acı olayları bir müddet sonra unutuyoruz veya o olayı benimseyip onunla yaşamayı öğreniyoruz.
Eğer unutmak gibi bir nimet olmasaydı acı üstüne acıyla yaşamak imkansız olabilirdi Allah korusun.
Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle;
İnsan eski zamanını düşünse, ya lisânı veya kalbi, ya "Âh! Âh!" veya "Oh! Oh!" tahattur veya telâffuz edecektir.
"Âh!" müstetir elemin tercümanıdır. "Oh!" ruhta muzmer bir lezzet ve nimetin muhbiridir.
"Âh!"ı dedirten, lezaiz-i mâziyenin tasavvur-u zevalidir. Çünkü zeval-i elem, lezzet olduğu gibi, zeval-i lezzet de elemdir. Şairlerin divanları, tasavvur-u zeval-i lezzetten gelen bir elem-i fikrînin birer feryadıdır.
"Oh!" yani "Elhamdü lillâh" dedirttiren, âlâm-ı mâziyenin tasavvur-u zevali, verdiği lezzet-i ruhaniyenin unvanıdır. Demek muvakkat lezzetten ziyade, muvakkat eleme tebessüm etmeli, hoşgeldin demeli.
Elhamdülillah dediğimiz an’ların ziyade olması dileğiyle, hayırlı, huzurlu, sağ elimizin verdiğini sol elimizin görmediği, yoksulu, yetimi gözettiğimiz, Ramazan ayının bize bahşettiği güzellikleri tam manasıyla yaşamayı Rabbim hepimize nasip etsin. Amin.
Hayırlı, bol dualı Ramazanlarımız olsun inşaallah.