“O’dur beni yediren ve içiren. ”
Şuara – 79
Birkaç gündür bilgisayarın başına geçiyor, haftalık yazım için bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Ama her defasında kendimi deprem haberlerini okurken buluyor ve bir satır bile yazmadan acı ile bilgisayar başından kalkıyorum. Okuduğum veya dinlediğim her haberden sonra bir çok düşünce cirit atıyor beynimde. Bir yanım her şeyi bırakıp deprem bölgesinde birebir bir işin ucundan tutmak istiyor. Bir yanım olumsuz düşünceler yağdıran, olur olmaz fikirlerle veya negatif haberlerle hayatı, insanları en önemliside sonsuz acımızı kirleten insanlara hiç durmadan birlik ve beraberlik zamanı diye sürekli hatırlatmak istiyorum. Aslında sizlere deprem, insanların korkuları, gece ayazından uzak, aklınızı hoşça meşgul edecek bir şeylerden bahsetmeyi ne çok istiyorum bilemezsiniz.
Lakin olmuyor, çünkü kendimi deprem yerinden insanların acıyla bakan bakışlarından, annesiz, babasız, evsiz yurtsuz kalan yavrulardan, bir anda onlarca yakınını toprağa veren, “ben neden buradayım? Bu kadar çok acıyla yaşanır mı? ” diye düşünenlerden uzak tutamıyorum kendimi. Bu acıdan başka şeyler yazmak bana şu an nasıl anlamsız geliyor anlatamam. Ben bu düşünceler arasında gelgitler yaşarken dün deprem bölgesinde yaşanan bir kurtarma hadisesinden sonra doktorun hayretle söyledikleri üzerine biraz hasbihal etmek isterim sizinle.
Kahramanmaraş'ta enkaz altından 248 saat sonra çıkarılan 17 yaşındaki Aleyna'nın mucize kurtuluşunun ardından konuşan Cerrahi Prof. Dr. Alptekin Yasım, "Şimdiye kadar hiçbir şey yiyip içmeyen birisinin böbrek fonksiyonlarının böyle korunmuş olması tıbbi açıdan mümkün değil. Bazı şeyleri tıbben izah edemiyoruz." dedi.
Uzun yıllar önce kardeşimin rahatsızlığı dolayısıyla hastanede kalmıştık. Kardeşime yapılan müdahalelerden sonra doktora, şimdi ne yapmalıyız? diye sorduğumda “tıbbi olarak yapılabilecek her şeyin fazlasını yaptık, şimdi siz nasıl diyorsunuz; işimiz Allah’a kaldı. İşte ben elimden geleni yaptım, işiniz Allah’ınıza kaldı ” deyip, bütün inançsızlığı ve kendi özgüveniyle yanımdan uzaklaşmıştı. Kardeşim ve tüm hastaların şifası için Rabbime dua ederken kendi dalında bir numara olan doktorumuzun hidayeti için de acizane dua etmiştim.
Bugünlerde deprem bölgesinden gelen kurtarma haberlerinde de hayrete düşen insanlarımız, doktorlarımız için söylenecek tek söz; tıbben hiçbir izahı olmayan, anlamlandıramadığınız her işin açıklaması Cenab-ı Hakkın varlığına şehadet eder. Rabbimizin kuvvet, kudret ve azameti her kuvvet ve çabanın üstündedir. Ve yaşanan hadiseler tabiyyunun yüzüne tokat gibi vururken, Kur’an ayetleri aslında açık ve net Rabbimizin yüceliğine şahitlik etmektedir.
“Bir şeyi istediğinde, O’nun buyruğu “ol!” demekten ibarettir; hemen oluverir.”
Yasin – 82
“Hayat veren de, öldüren de O'dur. O bir işin olmasına hükmettiğinde, ona sadece “Ol!” der, o da hemen oluverir.
Mü’min – 68
Elbette bu ayet-i Kerimeleri çoğaltabiliriz ki; bugünlerde yaşadığımız mucize diye adlandırdığımız her kurtarma olayı buna şehadet ediyor zaten.
Mesela; bir çocuk beni bir abla besledi, bana su verdi, benimle oynadı derken, arama kurtarma ekibinden bir gönüllümüz “bir kadın geldi bu duvarın altında çocuklarım yatıyor, kurtarın yavrularımı. diye bize yalvardı, çocukları enkazdan çıkardık, anneniz bizi uyardı size bu şekilde ulaştık dediğimizde; çocuk “benim annem 4 yıl önce vefat etti.” dedi. İçimiz burkulurken; bize, Rabbimizin büyüklüğüne binlerce defa şahadet ettiren bu hadiseleri göz ardı etmek ve her şeyi tabiat kanunlarına bağlamak nasıl bir mantıktır bunu anlamamız zor. Onlara ancak Bediüzzaman Hazretlerinin cümleleriyle cevap verebiliriz.
“Başını tabiat bataklığından çıkar, arkana bak; zerrattan, seyyarata kadar bütün mevcudat, ayrı ayrı lisanlarla şehadet ettikleri ve parmaklarıyla işaret ettikleri bir Sâni’-i Zülcelal’i gör ve o sarayı yapan ve o defterde sarayın programını yazan Nakkaş-ı Ezelî’nin cilvesini gör, fermanına bak, Kur’an’ını dinle, o hezeyanlardan kurtul!”
Mekke'de daralan Peygamberimizi (sav) Miraç’la ferahlatan Rabbim, depremle dara düşen milletimizi bu mübarek günlerin yüzü suyu hürmetine ferahlat. Birliğimiz ve beraberliğimiz daim, ders alma yetisini kaybetmişlere i’zan nasip eyle. Amin.
Hayırlı vakitler.