Hayat bu geçiyor işte bir şekilde,
Yaşadığımız dün oluyor,
Soluk aldığımız bugün.
Bilemediğimiz yarınlar var,
Yaşanır mı? Yaşanmaz mı meçhul.
Hayat işte geçiyor bir şekilde,
Hepsi ömürden,
Biraz da gönülden...
Her sabah evlerinden çöpleri atmaya çıkan iki komşu kadın, çöp varilinin başında soğuktan ellerini ovuşturarak bekleyen bir çocuk görüyorlardı. Çocuk heyecanla ve merakla çöpü karıştırırken, işine yarayacak bir şeyler bulmaya çalıştığını pek belli ederdi ister istemez.
Ayşe hanım çocuğa bakıp,
-"Ah komşu. Ne zaman iyi olacak şu dünyanın hali? Şu yavrucağa bak. Kim bilir ne için bekliyor çöpün başında. Belki bir parça kuru ekmek, belki de değerli bir eşya bulurum ümidi taşıyor olmalı zavallı çocuk!" derdi, komşusu Nezaket hanıma. Nezaket hanım ise her sabah aynı sözleri söyleyen komşusuna bazen acı acı gülümser, bazen de; ‘evet, dünya hali işte!’ der, geçiştirirdi.
Sonrada elindeki çöp poşetini çocuğun önüne bırakır, başını okşayıp evin yolunu tutardı tekrar. Bu durum çok uzun zaman böyle devam etti. Ve iki komşu sabah çöplerini atmaya çıktıklarında hep aynı sokak çocuğunu çöpün başında bekler halde gördüler.
Uzun yıllar geçti aradan. Ayşe ve Nezaket hanımın saçları ağarmış, beli bükülmüş birer ihtiyar olmuşlardı artık. Ayşe hanım yine bir gün sabah kahvesi içmek için komşusu Nezaket hanıma gittiğinde, televizyonda çok büyük bir icat yapan adamın haberini izlerlerken kapı çalındı. Karşılarında biraz önce haberde gördükleri adamı gördüklerinde her ikisi de çok şaşırdı.
Adam şaşkınlıkla kendisine bakan Nezaket hanıma bir anahtar uzattı. Nezaket hanım şaşkınlıkla kim olduğunu ve neden o anahtarı kendisine verdiğini sorduğunda, adam gözleri nemli halde evin avlusunun hemen dışında olan ve yeri belki otuz senedir hiç değişmemiş çöp kutusunu gösterdi ve;
-"İcat yapmayı çok seven bir sokak çocuğuydum. Kimim kimsem yoktu. Her gün çöpleri karıştırarak karnımı doyururdum. Ta ki sizin evinizin önündeki çöp kutusuna gelene kadar. Siz benim halimi o güzel gönlünüzün gözüyle gördünüz. Evinizde atılacak ne kadar eski makina, kablo, pil gibi eşyalar varsa bir paket yaptınız ve kendi yemeğinizi benimle paylaştınız, elbette biraz da parayla birlikte poşete koyup, çöpün içine değil, hemen yanı başıma bıraktınız, almam için. Poşeti çöpe koymayacak kadar da iyi kalpliydiniz. Arkadaşınız ise her sabah, -" ne zaman iyi olacak şu dünyanın hali! " diye dert yandı, bana bakarak! On iki sene her sabah o poşete koyduğunuz ve bana verdiğiniz harçlıklarla okudum. Çok büyük bir icatlar yaptım en sonunda. Hayallerimi gerçekleştirdim. Çok paralar kazandım. Sizi ve bu küçük evinizi hiç unutmadım. Tek başınıza yaşadığınızı ve bu evi yenileme imkanınız olmadığını biliyorum, bakın şimdi damı da akıyor. Size karşı sokakta yaptırdığım evi hediye etmek istiyorum. Dünyanın, insanların, iyi olmasını beklemediğiniz, iyi bir insan olduğunuz için size minnettarım! "
Evet; dünyanın ve insanların iyi olmasını beklememek lazım, iyi olmak adına ne varsa yapmalıyız. Güzel görmek, güzeli sevmek, güzellikler içinde yaşamak istiyoruz hepimiz, peki neden kendimizden başlamıyoruz bu işe. Kalbimizle, gönlümüzle, akıl ve vicdanımızla yavrularımıza emanet edeceğimiz bu dünyayı güzelleştirmek hepimizin elinde.
Kalan ömrümüzü sevgi, mutluluk ve huzurla geçirebilmek ve dünya üstündeki kirliliği, çirkinlikleri düzeltebilmek adına elimizi taşın altına koymaktan çekinmeyelim. Tüketim nesli olduk, evlatlarımıza örnek olmak açısından; harcamalarımıza dikkat edelim. En asgaride kimyasal kullanalım. Mümkün olduğunca yürüyelim ve elektrik, su tüketimine dikkat edelim. En önemlisi veren el olmak, çevremizdeki eksiklikleri farkına varabilenlerden olalım, kendimiz için istediğimiz her iyi şeyi, karşımızdakiler için de isteyelim. Bize yapılmasını istemediğimiz hiçbir şeyi başkası için dilemeyelim.
İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.
(Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağir, II, 8)
Hadis-i Şerifi inşaallah şiârımız olsun.
Huzurlu Cumalar dostlar. Dua ile…