Ramazan-ı şerif; bu fâni dünyada, fâni ömür içinde ve kısa bir hayatta bâki bir ömür ve uzun bir hayat-ı bâkiyeyi tazammun eder, kazandırır.
Bediüzzaman
İnsan güldükçe güzelleşir.
Masumca gülüşü,
İçtenlikle gülüşü,
Hoşgörüyle gülüşü,
Yalansız gülüşü,
Riyasız gülüşü.
İçi acırken gülüşü
Boşverip gülüşü,
Sıkıntıları giderebilmek için gülüşü,
sevgiyle gülüşü; tamamlar insanın güzelliğini.
Sonra o tamamlanmış huzurlu güzelliğiyle, kendinden bir parça gülüş uzatır karşısındakine, uzağındakine, gökyüzüne; acılı gözyaşlarını silmek için. Belki bütün sıkıntıları giderebilmek mümkünsüzdür ama, dertleri hafifletmek, ağlayanın göz yaşına mendil, yarasına pansuman, yokluğuna zenginlik, evsize yuva, aç olana doygunluk, uykusuza gece olmak; hepimizin, arzu edip merhem olmak istersek yapabileceğimiz şeylerdir bunlar. Yeter ki gözümüzün gördüğü, gönlümüzün erişebildiği yere ulaşalım.
Ve öyle doğru dürüst gözlerle bakalım ki dünyaya, her yer, her şey gülüşümüz kadar güzel, kalbimiz kadar samimi, gönlümüz kadar sıcak olsun.
Yüreğimizdeki samimiyetle ısıtalım dünyayı, daha bir şevk ve iştiyakla; çünkü hala mübarek günlerdeyiz. Bire bin hasenat bahşedilen bugünleri zayi etmek bize yakışır mı sizce?
Bediüzzaman hazretleri;
Ramazan-ı şerif âdeta bir âhiret ticareti için gayet kârlı bir meşher, bir pazardır. Ve uhrevî hasılat için gayet münbit bir zemindir. Ve neşv ü nema-i a’mal için bahardaki mâh-ı nisandır. Saltanat-ı rububiyet-i İlahiyeye karşı ubudiyet-i beşeriyenin resmi geçit yapmasına en parlak, kudsî bir bayram hükmündedir. Ve öyle olduğundan yemek içmek gibi nefsin gafletle hayvanî hâcatına ve malayani ve heva-perestane müştehiyata girmemek için oruçla mükellef olmuş. Güya muvakkaten hayvaniyetten çıkıp melekiyet vaziyetine veyahut âhiret ticaretine girdiği için dünyevî hâcatını muvakkaten bırakmakla, uhrevî bir adam ve tecessüden tezahür etmiş bir ruh vaziyetine girerek savmı ile samediyete bir nevi âyinedarlık etmektir.
(29. Mektup)
Derken oruç tutarak nefsimize hükmetme, onun acizliğini hatırlatma, açlığı hissederken, hem kendi hayatımızı zenginleştirmek, hem başkalarının hayatına iyilik ve güzellikle dokunmamızın ne kadar hayırlı bir kazan olacağını çok açık bir şekilde anlatmış bizlere.
Evet, şu günleri zayi etmemek elimizde. Şimdi eski ramazanlara nazaran daha çok maddi manevi çalışmamız gerekiyor. Çünkü, biraz uzağımızda bir çok insanımız evsiz ,barksız, kimsesiz ve ihtiyaçlı. Onların hala kendilerine sahur hazırlayacak, bir tas çorba kaynatacak mutfakları yok. Depremden hemen sonraki iştiyakımız, yardım hevesimiz bitmemeli, kısacası durmamalıyız. Elbette oradaki kardeşlerimiz hep dualarımızda lakin, şimdi onların, fitrelerimize, zekatlarımıza, gönlümüzden kopan her şeye , en çok da düşünüldüklerini hissetmeye ihtiyaçları var. Ramazan bize bir kez daha sabrı, şükrü, tahammülü, kul olduğumuzu hatırlatırken, şefkat ve merhamette ne kadar kahraman olabileceğimizi de hatırlatmış olmalı.
Biz gani yürekleri insanlarız. Rabbimizin bize bahşettiklerinden ikram etmek ruhumuzu yüceltir ve bizlere cennet müjdesi verir. Çok karlı bir ticaret yapmak hiç de zor değil, ve biz biliyoruz ki veren el, alan elden üstündür. Başımızı yastığa koyduğumuzda “bugünüme Elhamdülillah, Rabbim. Diyebiliyorsak ne mutlu bize.
Bittiğinde bütün dahili ve harici şeytanlarımızdan kurtulduğumuz, yaralarımızı daha hızlı sarıp, acılarımızı daha çabuk dindiren, merhametimizi arttırıp, nefretimizi azaltan, Rahmeti ve bereketi iliklerimize kadar hissettiğimiz bugünlerin bizlerin basiret ve ferasetini kuvvetlendirmesi duasıyla; Hayırlı iftarlar.