Kadınlar size Allah'ın emanetidir.
Hz. Muhammed (sav)
Gözlerinin en derinine baktığınız hemen hemen her kadının, yüreğinden gözlerine süzülen bir iç burukluğu, ufacıkta olsa uğradığı bir haksızlığı, bitmemiş çilesi, siyah renkli gülüşleri ve herşeye rağmen; ümitle, sabırla, hoşgörü ve samimiyetle ruhunuzu ısıtan içten bakışları, sizi geçmiş ve gelecek arasında binbir gece masallarına nispet yaparcasına, aklınızı, gönlünüzü duygu karmaşası içine sürükleyip, ağlarken güldüren, sevincin zirvesinden, ıstırabın göbeğine çakılmanıza sebep olan hikayeleri vardır.
Her biri bu ülkede, ve dünyanın her yerinde ne gariptir ki bundan bin yıl önce ve dahi bin yıl sonra da değişmeyen zihniyetle çok da el üstünde tutulmayacaktır. Değer veriliyor gibi yapılıp, herhangi bir anda yine "kadın işte, saçı uzun aklı kısa, elinin hamuruyla" darb-ı meselleriyle maateessüf, acıtılır, incitilir, itinayla sessizce ağlatılır.
Ve ben kadınlara ait yazılan bilmem kaç bininci yazıyı yazarken, dünyada ve ülkemizde kim bilir kaç kadınımız daha kocasından, abisinden, babasından, sevgilisinden dayak yiyecek, ağlatılacak, tokatlanıp, bıçaklanacak, belki de hayatını bir erkek yüzünden kaybedecek.
Bu konuda neden, niçin diye sormayı çoktan bıraktım, düşündüğüm zaman da zaten içinden çıkamıyorum. Zira o canavarlaşmış, adeta kan içici vampirlere dönüşen ruh hastalarını da biz kadınlar yetiştirmiyor muyuz?
Peki nerede yapılıyor yanlışlık?
Aslında erkektir yapar, babasının oğlu, aslanım benim gibi şişirme sözlerle büyütülmesin (hiç olmazsa bundan sonra) erkek evlatlarımız. En mühimi de erkek çocuk su ister, ne hikmetse evin kızı ağabeyine veya erkek kardeşine hizmet eder, kalk suyunu iç diyen kimse olmaz, ama kız çocuğu susadıysa tıpış tıpış mutfağa gidip suyunu içer sessiz sedasız odaya döner. İşte çifte standart böylece başlar.
Ve erkek çocuk daha istemeden bisiklet alınır; kız çocuk isteyince, otur oturduğun yerde cümlesiyle susturulur. Erkek istediği kızla flörtleşebilir, genç kızın böyle bir hakkı yoktur. Erkek çocuk evde bir araba varsa anahtarı gizlice alıp arabayı kullanır, bu farkedilince de ebeveyn kızar gibi yapar ama çok da umursamaz, fakat o arabanın anahtarına kız evladın eli değmeye görsün kıyamet kopar. Daha saymayayım, zira yüreğim daralmaya başladı.
Oysa biz kadınlar, naif, nazik, narin, kırılganızdır. Bir o kadar da cabbar, azimli, gözü kara, istikrarlı, acıya dayanıklıyızdır da bunu fark etmek erkek insanlarının pek işine gelmez.
Biz kadınız ama önce anneyiz; yavrularımızı sevgimizle besler, büyütür, koruyup gözettikten sonra, gelir aklımıza kadın olduğumuz.
Biz kadınız, artık anlayın bizi. Uysal bir kedi oluruz şefkat ve sıcak bakışlarınızda. Haksızlığa uğramadığımız müddetçe sevgimiz sonsuzdur.
Biz kadınız, yüreğimizin yarısı melek safiyetinde iken, diğer yarısı amazonca savaşçı, zorluklara karşı ailesini korumak adına gözünü kıpmadan canını feda edebilecek kadar yürekliyizdir.
Biz kadınız, güvenmek, dayanmak, korunmak isteriz elbette. Başımızı yaslayacağımız omuz bizim kal’amızdır. Ne arkasında, ne önünde, biz erkeğimizin yanında yürümek isteriz.
Biz kadınız, dürüst olmasını isteriz her zaman eşimizin. Gurur duyarız ailemizle, onları baş tacı ederiz ve zekamızla şaşırtırız çoğu zaman. Biraz gizemli, biraz tutkulu. Bazen de isteyerek aptal oluruz.
Biz kadınız, bizi biz yapan özelliklerin başında gelir “sevgi”. Çok şey beklemeyiz, gerçek sevgi ve saygıyla baksın gözleriniz yeter. Sabırla beklemesini biliriz biz.
Duyguların çağlayan kadar yoğun aktığı, sabır ve sevecenliğin dişi ve güzelliğin timsali, şefkati, utangaçlığı, hayalleri olan insanlarız biz.
Yaşı ne olursa olsun, kimi zaman erken büyümüş, kimi zaman hala çocuk kalmış da olsa kadınız biz.
Gözlerimiz hep güzellikleri yaşamaya odaklı… Bazen fırtınalar kopsa da ruhumuzda, üşütmeyin yüreklerimizi; soğuk, itici, insanlık dışı hal ve etvarla.
Aklınıza geliversin lütfen, arada bir, ruhumuza dokunun, korkmayın; şımarmayız, çünkü biz kadınız.
Ve kadın demek, dokuz ay karnında, canının içinde başka bir can taşırken, cenneti ayaklarının altına serdiren, bu sebeple daha da yücelen, içinde büyüyen yavrusuyla olgunlaşan, canının içindeki varlığı zedelemeden, düşürmeden taşımak için bin mücadele verip, zamanı geldiğinde onu dünyaya, tarifsiz acılara rağmen büyük bir cesaretle doğuran, yavrusunu göğsüne aldığı anda bütün çektiği sıkıntıları sonsuz sancıları unutup yavrusuyla bütünleşen mucizedir.
Ve kadın demek, az pişen aşını, bereketiyle taşıran, sofra kurulduğunda, en sonra oturan ve çoğu zaman aç kalkan sessiz güzelliktir.
Kadın demek, sabaha kadar çocuklarını kontrol etmekten, çoğu geceler uykusuz kalıp, buna rağmen sabah işine gayet verimli gidip, iş dönüşü hiç yorulmamış gibi evdeki mesaisine devam eden huzurun adıdır.
Kendi için gittiği alışverişten, ihtiyaçlarını unutup, çocuklarının isteklerini alıp sevgi kelebeği gibi eve uçarak gelendir.
Bizim yüzümüzün acılı tarafı hep gizli saklıdır, içimizde yaşarız haksızlıkları. Mutsuz zamanlarımızda bile mutlu gibi görünmekte usta yapmıştır hayat bizi.
Çocuklarımız için çırpınır, onlar için her türlü fedakarlığı baş vazifemiz gibi yapar, ama bunu asla dile getirmeyiz.
Biz, iffetiyle, onuruyla, sabrıyla hayata meydan okuyan insanlarız. Varını yoğunu, sevdiğiyle paylaşan, azla yetinmeyi bilen, şükreden yürekleriz.
İşte tam da bu yüzden:
Kadın sevmeyi hak edendir. Kadının sevgisi tüm hastalığa şifa dağıtan, tek ilaçtır.
Kadının kalbi bir yelkendir. Tüm fırtınalara göğüs açar. Onun gücünü sert rüzgarlar deviremez.
Kadın aslında, hayatın ta kendisidir. Kısacası kadın, eşinden yediği tüm dayaklara veya hakaretlere rağmen, annesi gözünün neden morardığını sorduğunda, kapıya çarptığını söyleyip, kendine kalkan elin haksızlığını, içine gömerken ezilip, hiçe sayıldığının çaresizliğini; dik durarak, acziyetini hissettirmeme adına susarak efsaneleşen şahsiyettir.
"Artık sahip çıkın, kadına ait yasaları değiştirip sertleştirin’’ demeyeceğim. Sadece Rabbin rızası için, insan olun, insanlara insan gibi davranın.
Peygamber efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmaktadır.
"Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet ediniz! Onlara şefkat ve sevgi ile muâmele ediniz! Onlar hakkında Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emâneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz!"
Müslüm, Hac,147
Ve yine bir başka Hadis-i Şerifinde şöyle buyurmuştur:
"Kadınların haklarını yerine getirme husûsunda Allâh'tan korkunuz! Zira siz onları Allâh'ın bir emaneti olarak aldınız."
Sahih-i Müslim
Velhasılı;
Yaşı kaç olursa olsun karartmayın kadınların dünyasını. Yaşamak güvendir, ama en önemlisi, gerçek olan o güveni ruhta, yaşadığımız ortamda, öz benliğimizde hissetmektir.
Gücünüzü, kuvvetinizi kadınların üzerinde denemekten vazgeçin. Zira biz eşiz, ablayız, kız kardeşiz, teyzeyiz ama her şeyden önce anneyiz. Annenize zeval gelsin ister misin ey insanoğlu?
Kıymet bilin. İncitmeyin, üzmeyin ki, akıl ve ruh sağlığı sağlam nesillerle hayata gülümsemeyi bilelim.