Doğmak, büyümek ve ölüm.
Hepsinin bir zamanı var. Doğum beklenir. Büyümek istenir. Vakti gelince de artık ölmek arzu edilir.
Rahmetli babaannem yatalak olduğunda her daim ölüm gelse de, rahat etseniz derdi kendine bakanlara.
Çocuktum. Anlamazdım. Niye diye sorardım içimden. Niye? Niye babaannem ölmek istesin ki?
Ölürse kim başımı okşayacaktı? Kim o ibretli hikâyeleri anlatacaktı? Kim annemin azarları karşısında beni kollayacaktı?
Zaman geçti. Hem de süratle. O soruların cevabını biliyor olmak, canımı nasıl da yakıyor oysa.
"Belki günler adedince muntazam âlemleri zaman ipine asan ve onunla azamet-i kudretini gösteren…”
Der Bediüzzaman.
Dış alemler bir yana, iç alemimde Allah'ın kudretinin azametini hissediyor olmayı arzu ediyorum şimdi de.
Her an, her saniye, her ay-yıl...Kısaca kalan ömrümün tamamında, zaman ipine asılan her fiil, hâl ve duyguda zerrelerime kadar yaşamak nasıl büyük bir kazanç olurdu kim bilir.
Altıncı sözde geniş izahı yapıldığı gibi, kâr üstüne kâr.
Yeter ki nefis ve malımızı, cihaz ve duygularımızı, emanet verilen azalarımızı, zamanda yitip gitmesine razı gelmeyelim.
Hayalimizin alamayacağı şeyler zamana asılmakta ve takılmaktadır.
“Şu âlem-i fena, sermedî manzaraları teşkil eden levhaları zaman şeridine taktı.”
Der yine Aziz Üstad.
Fenâ aleminde baki manzaralar için ve gayesiyle yaşayabilmek, hele de bu çağda zor mu? Evet zor.
Her devrin imtihanı, her devir insanının sınavı başka başka olmuş.
Bu zamanın imtihanı ise, bu çağın müslümanı olmaktır gibime geliyor.
Hani der ya Kâinat Efendisi (s.a.v)
"Ah bana doğru, havuza gelen kardeşlerimi bir görsem de, içlerinde şerbetler olan kaselerle onları karşılasam. Cennete girmeden önce, onlara (Kevser) havuzumdan içirsem.”
Bu sözleri üzerine ona denildi ki:
“Ey Allah’ın Resulü biz senin kardeşlerin değil miyiz?”
O şöyle cevap verdi:
“Sizler benim ashabımsınız (arkadaşlarımsınız). Benim kardeşlerim de beni görmedikleri hâlde bana inananlardır. Mutlaka ben Rabbimden sizinle ve beni görmeden iman edenlerle gözlerimi aydınlatmasını istedim."
Görmeden iman etmek. Günah hücumlarına rağmen müslümanca yaşayabilmek. Dört yönden ve koldan dalâlete teşvik onca sebebe rağmen, Allah'ın sevdiği şekilde yaşamaya çalışmak...
Zamanı, zamanları hakkıyla yaşamak. Ahirzaman kardeşliği şerefine ulaşmak...
Yitik zamanları, kâr zamanlarına çevirebilmek.
Ahirzaman imtihanı bu işte.