Duasız üşürmüş gönüller.
Duasızlık, kimsesizliktir bir bakıma. Garipliktir. Yalnızlıktır. Fakirlik ve dahi nasipsizliktir.
Duasız olmak, değer kaybıdır. Önemsizleşmeye iter, "hiç"liğe yolcular.
"Duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz var?" ikazı banadır. Sanadır. İnancı olan her canadır.
Kul olmanın, hür olmanın, imanla istemenin, mü'mince yükselmenin anahtarıdır dua.
Dua eden adam anlar ki; "Beni işiten biri var. Arzularıma, ihtiyaçlarıma, çaresizliğime cevap veren bir güç var."
Zemheriden kaçan, duaya sığınır.
Acizliğini bilen duaya sarılır.
Huzuru arayan, duaya iltica eder.
Rahmet isteyen, merhamet uman, şefkât dileyen dua ile çıkar Yaradanın huzuruna.
Af isteyen, günahından dönen, kul olma şuuruna eren duanın gücüyle kuvvet bulur, ümitvar olur.
Hele o "mü'minin mü'min kardeşine gıyabında ettiği dua" yok mudur.
Nasıl da makbuldür.
Nasıl da kıymetlidir.
Nasıl da içten ve samimidir.
Layık olana ne mutlu.
Dua eden de, duayı alan da Cennetlik olsun demekten gayri ne diyebiliriz ki.
Fiili veya kavli duamız daim olsun.
Iztırar duası edenler felah bulsun.
Açılan avuçlara aminler konsun.
Hastalar şifa, belâlar def, kuraklık yağmur olsun.
Kalplere iman kokusu, Allah sevgisi, Muhammed aşkı sinsin.
Günahların dört koldan çağırdığı, ahlaki ve edebi tahribatın kol gezdiği bu asırda, iman-Kur'an-sünnet kalemiz olsun.
Yâ Rab, kusurumuzu affet. Bizi Kendine kul kabul et. Emânetini kabzetmek zamanına kadar bizi emânette emîn kıl." Âmin!