Yaz tatili için yurt dışından Türkiye'ye eşiyle gelen oğlum, hasretini çektiği ne varsa, üç haftaya sıkıştırmaya çalıştı.
Azıcık da gurmeliğinden olsa gerek, Amerika'da bulamadığı lezzetleri yemekten taviz vermedi.
Bir şarküteriye girerler. Oğlum manda yoğurdu alırken, gelin kızımız ilk kez gördüğü ürünleri, gıdaları merakla inceler. Bir yandan da ingilizce olarak, oğluma "bu ne, bu ne?" diye sorar.
Bu durum dükkan sahibi karı-kocanın dikkatini çeker.
- "Eşiniz yabancı galiba."
"Evet" der oğlum.
-"Araplara benzemiyor ama"
"Değil" der oğlum. "Beyaz Amerika'lı" (Bunu bilerek söyledim diyor oğlum. Çünkü çiftin durumundan anladım olayı ama anlamazlıktan geldim)
"Hani örtülü ya o yüzden şey sandım" diye kekeler bizim Türk hanım.
"Yeni müslüman oldu ve Allah'ın tesettür emrini yerine getirdi" diye cevaplar oğlum.
Kadın kısa eteğini çekiştirip, sıkıntıyla saçlarını geriye savururken, erkek terazinin başında kutuya koyduklarını tartmaktadır. Lafa girer:
-"Amerika'lılar nasıl insanlar?"
-"Genelleme yapamam elbette ama benim tanıdıklarım dürüst insanlar. Selâm verirler, gülümserler, doğru konuşurlar, hile yapmazlar, yalan söylemezler"
Tam bu sırada, adam işini bitirmiş, kutuyu bantlamak üzeredir. Oğlumun son cümlesi ile, uzanır ve kutuya biraz daha takviye yapar...
Ona bu takviyeyi yaptıran kelime "hile yapmazlar" kelimesidir.
Bir kaç gram eksik mal vermeyi kâr saymak, bir müslümanın yapacağı iş ASLA olmamalıyken...
"Dikkatimi çekti ama müdahale edip, nahoş bir duruma sebep olmayayım dedim" diyen oğlum devamında şöyle demişti.
-"Allah söyletti işte. İstesem adamı bu kadar naif uyaramazdım"
Kadın ise, eşinin durumunun farkında bile değildir. O, tüm dikkatini, İslâmiyeti seçen ve tesettür emrini yetine getiren Amerikalı geline vermiş, şaşkın şaşkın: "Hem de Amerikalı… Hem de müslüman olup, örtünmüş" cümlesini tekrar etmektedir.
"Ah güzel kızım ne mutlu sana" deyiverir.
Bizim gelin sadece "mutlu" kelimesini anlar. "Teşekkür ederim. Ben mutlu. Sen de mutlu inşaallah" deyiverir.
Düzgün cümle olmasa da, müslümanın "tebliğ" vazifesini, bizim yeni gelin, bir şekilde icra etmiş olur.
Kavl-i leyyin dedikleri bu olsa gerek. Veya lisan-ı hâl ile tebliğ mi demeliydim... Bilemedim.