Eskilere “Kaç çocuğun var?”diye sorduklarında; manidar bir cevap alınırdı.
Kaç çocuğu var ise o sayı söylenir, “Şu kadar emanetim var” denilirdi.
Bu nasıl da güzel bakış açısı, ne derin bir sahipleniş, ne yüce bir sorumluluk anlayışı imiş meğer.
Hem evlat sahibi olmanın hazzını yaşamak, hem o nimeti şükürle ifade etmek, hem o haz ve şükrü dillendirdikten sonra, en önemli şeye, yani emanet diyerek “sorumluluğa” vurgu yapmak.
Bu şuurdur. Kendini bilmektir. Vazife şinaslıktır. Haddini bilmektir.
Çok şeyde olduğu gibi, çocuk konusunda da işler, yaklaşımlar, telakkiler, anlayış ve bakış açıları arap saçına dönmüş durumda.
“Ben yaşamadım kızım yaşasın” derken ipin ucunu kaçıranlara mı değinsek?
“Erkek adam yapar” kılıfına sarıp sarmaladığımız günaha teşvikten mi bahsetsek?
“Ben çocuğumla arkadaş gibiyim” kolaylığına sığınıp, sorumluluk ve rol modellikten kaçmak mı desek?
Oysa çocuklarımız bizim aynamızdır.
Yarınlara hazırlamakla yükümlü olduğumuz emanetlerimizdir.
Bu yarınlar sadece dünyadaki yarınlarla sınırlı değildir elbette.
Ebedi hayatı da içine alır ki; en önemlisi budur.
Onları ahlaki, İslami, insani değerlerden uzak yetiştirmenin ateşi hem dünyada, hem ukbada bizi yakar.
Annelerin şefkâtini yanlış kullanması, babaların dirayetini yanlış göstermesi çocuklarımızı serseri mayın gibi yapar.
Onları nerede duracağını bilemeyen, sınırlarının nerede başlayıp biteceğini kestiremeyen, saygı ve sevgi yoksunluğuna düçar olmuş bireyler haline getiren aslında biziz.
Şikayet ettiklerimizin kahir suçlusu biz olabilir miyiz?
Nerede eksik bıraktık?
Neyi yanlış yaptık?
Niye önemsemedik?
Sorularını kendimize sorduktan, öz eleştirimizi yaptıktan sonra belki şikayete, itiraza hakkımız olabilir.
Ne kadar sahih bilmiyorum ama…
“Köleler efendilerini doğuracak”diye bir hadis duymuştum. İşte tam da bunu yaşıyoruz.
Çocuklarımız emanetlerimizdir.
Emanete hakkıyla sahip çıkmak, annelik babalık görevimizdir.
Tenperver, nefisperest olmalarına zemin olabilecek her ortam ve sebepler kontrolümüz altında olmalıdır.
Bencilliklerini uyanıklık, haksızlıklarını iş bilirlik, kurallara başkaldırıyı özgüven olarak değerlendirirsek olmaz. Olmamalı.
Emanete hıyanet edenlerden olmak ne bize, ne onlara; zarardan, pişmanlıktan öte fayda sağlamaz.