Şemseddin-i Sivasî’nin Menakıb-i İmam-ı Azam isimli eserinde anlatılır ki:
İmam-ı Azam’ın babası Sabit, gençliğinde takva sahibiydi. Bir gün derede abdest alırken, suda yuvarlanarak yüzen kütür kütür bir elma gördü. Birden elmayı yakalayıp ısırıverdi. Fakat tükürüğünden kan gelmişti. Bu elmanın kendisine helâl olmadığını düşündü ve elmanın sahibini bulmak için dere boyunca bahçeyi takip etti.
Nihayet elma bahçesinde bir adam gördü ve selâm verdi. Durumu anlatarak helâllik istedi.
Adam: “Helâl edersem karşılığında ne vereceksin?” dedi.
“Ne istersen efendim!”
“İyi o zaman.. Bahçemde biraz çalış bakalım!”
Sabit çaresiz bahçede çalışmaya başladı.
Nihayet bir gün tekrar helâllik istedi.
Adam: “Bir şartım daha var.” dedi.
Sabit: “Nedir; lütfen söyleyin.” dedi.
Adam: “Benim kör, sağır ve dilsiz bir kızım var. Onunla evlenirsen hakkımı helâl ederim.” dedi.
Sabit: “Peki efendim. Kul hakkıyla ölmekten iyidir.” dedi.
Ve adamın kızıyla evlendi. Gördü ki kız kör, sağır ve dilsiz değildir.
Adama: “Bir yanlışlık olmasın. Sen kör, sağır ve dilsiz demiştin…” dedi.
Adam: “Kızım haram görmez, haram işitmez, haram söz söylemez demek istemiştim. Kızım helâlindir evlâdım!” dedi.
İşte bu evlilikten Numan doğdu. Bu Numan büyüyecek, âlim olacak, İmam-ı Azam Ebu Hanife adıyla anılacak ve ümmetin ibadette ve amelde, fıkıhta ve hukukta hemen bütün problemlerini doğru ve isabetli içtihatlarla çözecek, hak bir mezhebe imza atacaktı.
Hatırlamakta fayda var diye önce yukardaki alıntıyı paylaşayım dedim.
Sonra günümüze gelip, satın aldığı dükkanın tadilatını yaparken bulduğu bir kilo altını, eski sahiplerine teslim eden esnaf örneğinden konuşalım.
Şikayet ettiğimiz yüzlerce konu var. Şahsi hayatımızdan tutun, aile hayatımıza, oradan iş-okul-sosyal çevreye kadar her alanda bir karmaşa, kaos, problem, haksızlık ve istenmeyen durumlar yaşıyoruz.
'Niye?' diye sormadan önce, şöyle bir kendimizi yoklayalım.
Hangi konuda ne kadar hassasız sorusunu soralım kendimize.
‘Bundan bir şey olmaz’ diye diye, ‘boş veeer!’ diye diye geldiğimiz gerçeğini kabullenelim evvelâ.
Yeni nesili suçlamak kolayımıza gelmemeli.
Biz, yeni neslin ana-babaları, teyze-halaları, amca-dayıları, abla-abileri olarak suya düşen bir elmaya bir kilo altın, bir kilo altına bir elma muamelesi yapıyor muyuz? Yaptık mı?
Temizlik zerreden başlar. Niyetle başlar. Amelle, halle, tavırla, icraatla devam eder. Ruhta doğar, bedenle bütünleşir. Manâyla toprağa düşüp, maddeyle meyveye dönüşür.
Düşünün ki her halimiz, tavrımız, tarzımız Allah'ın razı olduğu şekildedir.
Sünnete uygun, sevap cihetiyledir.
Kalır mı şikayet sebebi çetin şartlar ve dahi haller?
Azap duyduğumuz, şikayetlendiğimiz, bunalıma sürüklenip dünya-ahiret saadeti yolundaki engellerin hepsi, suya düşen elmadır aslında...
Aman dikkat...