Risâle-i Nur’un Hizmet Tarzı

Habip Artan

Risâle-i Nur hizmette iman, hayat, şeriat sırasını takip eder.
Risale-i Nur ikna metodunu kullanır.
İmani meseleler, mücadele tarzında anlatılmaz.
Fıtratı değiştirmek değil, onun mecrasını düzeltmek esastır.
Risale-i Nur’un hizmetinde şahsın vazifesi sadece tebliğdir; netice Allah’ a aittir
Herkese ihtiyacı olanı vermek esastır.
Fenalığa iyilikle mukabele etmek esastır.
İman hizmeti hiçbir tarafgirliğe girmeden yapılır.
Din ve dine hizmet, dünya hayatına basamak yapılmaz.
Risale-i Nur dini siyasete alet etmeye imkân vermez.
Nurcular bir siyasî cereyana dahil ve tabi olmaz, sadece haklı tarafa yardımcı ve dost olur.
Risale-i Nur’un eğitim yerleri Medrese-i Nuriyelerdir.
Risale-i Nur her evi bir medrese-i Nuriye haline çevirir.
Risale-i Nur hizmette tarikat yolunu takip etmemiştir.
Risale-i Nur’u öğrenmek için muallime ihtiyaç yoktur.
Risale-i Nur ve hizmeti inayet-i Rabbaniye altındadır
Risale-i Nur’un kendisi de bir inayet-i İlahiyedir
Kur’an’ın ve evliyanın Risale-i Nur’a dair müjdeleri vardır
Risale-i Nur’a ilişmek ve hizmetine mani olmak musibetleri celb eder
Risale-i Nur’la imana hizmette usanç ve tembellik göstermek şefkat tokatlarını celb eder.

Konu ile ilgili Risale-i Nur Külliyatından derlediğimiz hususlar:

Hem, üç mesele var: biri hayat, biri şeriat, biri imandır. Hakikat noktasında en mühimi ve en azamı, iman meselesidir. Hem, yirmi seneden beri tahripkârane eşedd-i zulüm altında o derece ahlak bozulmuş ve metanet ve sadakat kaybolmuş ki, ondan, belki yirmiden birisine itimat edilmez. Bu acib halata karşı çok fevkalade sebat ve metanet ve sadakat ve hamiyet-i İslamiye lazımdır; yoksa akim kalır, zarar verir. Demek en hâlis ve en selametli ve en mühim ve en muvaffakiyetli hizmet Risâle-i Nur şakirtlerinin daireleri içindeki kutsi hizmettir. [Kastamonu Lahikası]

Tahmin ederim ki, nasihlerin nasihatleri şu zamanda tesirsiz kaldığının bir sebebi şudur ki: Ahlâksız insanlara derler: "Haset etme, hırs gösterme, adavet etme, inat etme, dünyayı sevme!" Yani, "Fıtratını değiştir!" gibi, zahiren onlarca mâlâyutak bir teklifte bulunurlar. Eğer deseler ki, "Bunların yüzlerini hayırlı şeylere çeviriniz, mecralarını değiştiriniz"; hem nasihat tesir eder hem daire-i ihtiyarlarında bir emr-i teklif olur. [Mektûbat].

İmanî meseleler, mücadele tarzında anlatılmaz. Mezkûr mesail gibi, dakîk mesail-i îmâniyeyi mizansız mücadele suretinde cemaat içinde bahsetmek caiz değildir. Mizansız mücadele olduğundan, tiryak iken zehir olur; diyenlere, dinleyenlere zarardır. Belki böyle mesail-i imaniyenin, itidal-i demle, insafla, bir müdavele-i efkâr suretinde bahsi caizdir. [Kastamonu Lahikası]

Fıtratı değiştirmek değil, onun mecraını düzeltmek esastır :Tahmin ederim ki, nasihlerin nasihatleri şu zamanda tesirsiz kaldığının bir sebebi şudur ki: Ahlâksız insanlara derler: "Haset etme, hırs gösterme, adavet etme, inat etme, dünyayı sevme!" Yani, "Fıtratını değiştir!" gibi, zahiren onlarca malayutak bir teklifte bulunurlar. Eğer deseler ki, "Bunların yüzlerini hayırlı şeylere çeviriniz, mecralarını değiştiriniz"; hem nasihat tesir eder hem daire-i ihtiyarlarında bir emr-i teklif olur. [Mektûbat]


Eğer hasmını mağlûp etmek istersen, fenalığına karşı iyilikle mukabele et. Çünkü, eğer fenalıkla mu- kabele edersen, husumet tezayüd eder. Zahiren mağlûp bile olsa, kalben kin bağlar, adaveti idâme eder. Eğer iyilikle mukabele etsen, nedamet eder, sana dost olur. Evet, fena bir adama "İyisin iyisin" desen, iyileşmesi ve iyi adama "Fenasın, fenasın" desen fenalaşması çok vuku bulur. [Mektubat]

Risâle-i Nur’un vazifesi, imanı kuvvetlendirip kurtarmaktır. Dost ve düşmanı tefrik etmeyerek, hizmet-i imaniyeyi hiçbir tarafgirlik girmeyerek yapmaya mükellefiz. [Şualar]


Bu acip asrın hayat-ı dünyeviyeyi ağırlaştırması ve yaşamak şeraitini ağırlatması ve çok etmesi; ve hacat-ı gayr-i zaruriyeyi görenekle tiryaki ve müptela etmekle hacat-ı zaruriye derecesine getirmesiyle, hayatı ve yaşamayı herkesin her vakitte en büyük maksat ve gayesi yapmıştır. Onunla hayat-ı diniye ve ebediye ve uhreviyeye karşı ya set çeker veya ikinci, üçüncü derecede bırakır. Bu hatasının cezası olarak öyle dehşetli bir tokat yedi ki, dünyayı başına cehennem eyledi. bir iki zatta gördüm ki, diyaneti ister ve yapmasını sever; ta ki, hayat-ı dünyeviyesinde muvaffak olabilsin, işi rast gelsin. Hatta, tarikati keşf ve keramet için ister. Demek, ahiret arzusunu ve dini vezaifin uhrevî meyvelerini dünya hayatına bir dirsek, bir basamak gibi yapıyor. Bilmiyor ki, saadet-i uhreviye gibi saadet-i dünyeviyeye dahi medar olan hakaik-ı dîniyenin fevaid-i dünyeviyesi, yalnız müreccih (tercih edici) ve teşvik edici derecesinde olabilir. Eğer illet derecesine çıksa ve o amel-i hayrın yapmasına sebep o fayda olsa, o ameli iptal eder; laakal ihlası kırılır, sevabı kaçar. [Kastamonu Lahikası]


Risâle-i Nur, dünyada her cereyanın fevkinde bulunması ve umumun malı olması cihetiyle, bir tarafa tabi ve dahil olmaz. Belki mütecaviz dinsizlere karşı haklı tarafa yardımcı olur. Dost olur ve ihtiyat kuvveti hükmünde onlara bir nokta-i istinat olur. Fakat siyaset hesabına değil, belki Nurların intişarı ve maslahatı hesabına bazı kardeşler, Nurlar namına değil, belki kendi şahısları namına girebilir. [Emirdağ Lahikası]


Her bir adam eğer hanesinde dört beş çoluk çocuğu bulunsa, kendi hanesini bir küçük medrese-i Nuriye’ye çevirsin. Eğer yoksa, yalnız ise, çok alakadar komşularından üç dört zat birleşsin ve bu heyet, bulundukları haneyi küçük bir medrese-i Nuriye ittihaz etsin. Hiç olmazsa işleri ve vazifeleri olmadığı vakitlerde beş on dakika dahi olsa Risâle-i Nur’u okumak veya dinlemek veya yazmak cihetiyle bir miktar meşgul olsalar hakiki ilim talebeleri gibi, onların maişetlerini temin hususundaki adi muameleleri de bir nevi ibadet hükmüne geçebilir. [Emirdağ Lâhikası]

"Zaman tarikat zamanı değil, belki imanı kurtarmak zamanıdır. Tarikatsız Cennete gidenler çoktur, imansız Cennete giden yoktur" diye bütün kuvvetimizle imana çalışmışız. [Emirdağ Lâhikası]

Bir adamın imanını kurtarmak ise, on mü’mini velayet derecesine çıkarmaktan daha mühim ve daha sevaplıdır. Çünkü iman, saadet-i ebediyeyi kazandırdığı için bir mü’mine, küre-i arz kadar bir saltanat-ı bakiyeyi temin eder. Velâyet ise, mü’minin Cennetini genişlettirir, parlattırır. Bir adamı sultan yapmak, on neferi paşa yapmaktan ne kadar yüksek ise, bir adamın imanını kurtarmak, on adamı veli yapmaktan daha sevaplı bir hizmettir. [Kastamonu Lahikası]

Kardeşlerim, hiç merak etmeyiniz. Katî kanaatim geldi, bizler bir inayet altında, gayet ehemmiyetli bir hizmette ve ihtiyar ve iktidarımız haricinde bir Dest-i Gaybî tarafından istihdam ediliyoruz. Bu çalışmada zahmet pek az, ücret pek çoktur. [Emirdağ Lahikası]

Biz bir himayet ve inayet altındayız. Bize ilişenler, ahirette şiddetli tokat yiyecekleri gibi, dünyada dahi bir kısmı çabuk çarpılır. [Emirdağ Lahikası]

Mükerrer tecrübelerle, Risâle-i Nur inayet altındadır. Hiçbir taife, şimdiye kadar, böyle ehemmiyetli hizmette bizler kadar az meşakkat ile kurtulan olmamış. [Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî]

Sadaka belayı defettiği gibi, Risâle-i Nur, Anadolu’dan, husûsan Isparta ve Kastamonu’dan afat-ı semaviye ve arzıyeyi def’ ve ref’ine vesîledir. [Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî]

Kur’an’a dayanan Risâle-i Nur ile mübareze etmeyiniz. O mağlûp olmaz, bu memlekete yazık olur. Başka yere gider, yine tenvir eder. [Şualar]

Risâle-i Nur’un hizmetine zarar veren veya hizmette kusur edenlere aynı zamanında gelen şefkat veya hiddet tokatlarının yüzer vukuatları tam tamına tevafukları tesadüfi olmadığı gibi, Risâle-i Nur’a hüsn-ü hizmet edenlerin hemen hemen bilâistisna maişetinde vüs’at ve bereket ve kalbinde meserret ve rahat görmelerinin binler hadiseleri dahi tesadüfi olamaz. [Şualar]

Risale-i Nur, sefine-i Nuh gibi, Anadolu’yu cebel-i Cudî hükmüne getirip, küre-i arzın yangınından ve tokadından kurtulmasına bir sebeptir. Çünkü, zaaf-ı imandan gelen tuğyan, ekseri musibet-i ammeyi dairesinin haricine bırakmaya rahmet-i İlahiye tarafından vesile oldu. Bu ehl-i dünya, bu Anadolu halkı, Risale-i Nur’a girmeseler de ilişmesinler. Eğer ilişseler, yakında bekleyen yangınlar, tufanlar ve taunların istilasına uğrayacaklarını düşünsünler, akıllarını başlarına alsınlar. [Kastamonu Lâhikası]

Hem, ne vakit Risale-i Nur’a ilişilmişse, bir nevi umumi korku başlamış görüyoruz. Demek bu vatanın belalardan muhafazası için Risâle-i Nur bir katî vesiledir. Madem böyledir, millet ve vatanı sevenler Risâle-i Nur’u serbest bıraksınlar ve okusunlar ve okutsunlar. [Emirdağ Lâhikası]

Demek Risâle-i Nur, dostlara tiryak olduğu gibi, düşmanlara da sâika (yıldırım) oluyor. [Kastamonu Lâhikası]

Bir sonraki yazımız Risale-i Nur Cemaati ve Hususiyetleri
Allah’a emanet olunuz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.